Selamün Aleyküm yol arkadaşlarım! Nasılsınız, umarım hepiniz iyisinizdir.
Sizden küçük bir ricam var, bu yoruma arkadaşlarınızı etiketleyip, Amirin Kızı'nın daha büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlarsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar...
🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓🚓
"Yü, -yüz..."
"Ellu, yuz Allah ne verurse artuk!"
"Sapmaları ve üretim firelerini de göz önünde bulundurursak, yüzde doksan dokuz nokta doksan dokuz sonucunu elde ederiz."
"Eyi ragam buldin gara sakal. Yalnuz sorilarum bitmedu."
"Biteydi eyiydi, bizim Burak'ın beşikte yemeği ocakta bebeği varmış ona yardıma gideceğim."
"Ne kadada vefali bi hamsi! Şu Rivriv'i bir salayim başumdan edeceğum saa bişe..."Sözlerini bitiren Su, gözlerini kapatarak iç sesi Rivriv'le kısa süren bir toplantı yaparken, ürkek Kara Sakal duvarla temasını kesmeden yandan yandan tüymeye çalışıyordu. Bir kaç saniye sonra yanaklarına hatırı sayılır sertlikte tokatlar atan kız, başını silkeyerek göz kapaklarını araladı ve Karadeniz gibi insanı girdaplarına hapseden kara gözlerini Reşat yüzüne sabitledi.
Çizim yaptığı masanın hemen önünde duran siyah döner sandalyeyi alıp sakin bir tavırla odanın ortasına bıraktı ve "Sizi şöyle alalım pek sayın Kara Sakal. Az evvel diğer yarım Rivriv'inde söylediği gibi sorularım var." dedi, tek kaşını kaldırarak.
Balkon kapısına bir adım kala yakalanan adam ise isyanlardaydı iç dünyasında. "Ulan bir adım sadece bir adım. Ondan sonra ver elini Bulgaristan..."
Olduğu yerde tepkisizce durmaya devam eden Reşat ile ellerini sertçe çırpan Su, nihayet Kara Sakal'ın dikkatini çekebilmişti.
"Bu saatte bu halde aynı odada bulunmamız doğru değil. Amirim..."
"Korkak Kara Sakal!" diyerek genç adamın sözlerini kesen Su'yun ses tonu alay yüklüydü.
Bıkkın bir nefes veren Reşat, genç kızın yanında bulanan zihnine söylenip, "Korkum babanın tepkisi değil, sana laf gelir, biri namusuna dil uzatır diye. Kimse bilmez sen ateşten sayıklarken benim sirkeli su ile başımda beklediğimi. Kimse bilmez odanın kapısını açık unuttuğunu ya da senin hastalandığını sadece tevafuken öğrendiğimi. O yüzden bu vakitte bu odada değil başka bir zaman sor ne soracaksan. Lütfen!" dedi karşısındaki inatçı hamsinin kabul etmesini umarak.
Güzel yüzüne yayılan utangaç gülümseme ile bakışlarında ki hırçın dalgalar durgunlasan Su, adamı ilk kez köşeye sıkıştırmış ve alacağı bir küçük bir itirafın heyecanı ile daha sonra konuşmayı kabul etti. "Sabah ki gibi yalan beyan verirsen haneye tecavüzden yakarım başını ama."
Aldığı cevap ile huysuzca "Peh peh peh hanımefendi lütfetti. Ula daha ne kadar yakacaksın başımı dün bir bu gün iki göz kapaklarıma yüzün nefesime kokun kazındı." diyerek mırıldandı belli belirsiz.
Bölük pörçük duyduğu kelimelere anlam veremeyen genç kızın kaşları hafifçe çatıldı ve "Şarkı güzel ama ingiliççe diyen ergene bağlatma beni. Volüm ver biraz volüm!" dedi sabırsızca, evdekilere yakalanmadan evvel konuşmak istiyordu.
"Diyorum ki yalan beyan yok, açık açık konuşacağız ama sonra."
"Ne kadar sonra peki?"
"Yarın müsait misin?"
"Bu bir çıkma teklifi mi Kara Sakal?" diyen kızın heyecanı ve sevinci ile kıvrıldı adamın dudakları.
"Bilmem ki öyle mi olur bu işler?" diyerek verdiği cevap ise Su'yun içindeki kıskanç Hamsiyi uyandırmıştı."Emin misin, bilmez misin? Bak iyi düşün! Sonradan duyarım, öğrenirim, gelmişini geçmişini soyunu sopunu..."
Telaşla ellerini sallayıp, "Eminim eminim devamını getirme. İlerde Hamza'nın kulağına gider falan yüzüme karşı sövdüğün beni benden alır seni sana bırakmaz tüm Diyarbakır'a reklam eder bizi. Hayır cezai ehliyeti olsa atarım içeri ama yok..." dedi ve cümlesinin sonunda derin bir iç çekti. Aniden düşen yüzü arkadaşını ne kadar çok özlediğini gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMİRİN KIZI
MizahAnnesinin çocukluğunun bedelini sırtlanan ve şehadet aşkı ile yanıp tutuşan Reşat'ın masalında gökten elma değil hamsi düştü. Güzeller güzeli gözleri kara kokusu deniz olan bir hamsi... İnatçı, kavgacı ve asi Su' yun masalında ise gökten elma değil...