41. BÖLÜM

2.5K 277 80
                                    

Selamün Aleyküm canlar! Patron çıldırdı diyen ruh halim sağ olsun iki bölüm bitirdim peş peşe. Siz bu satırları okurken kim bilir ben 42. inci bölümde ne haltlar yiyorum 😂

Yorumlarda yazışırız. Keyifli okumalar dilerim...

🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸🚓👸

"Hah bir Azrail'imiz eksikti!" diyerek iç geçiren Oya, Ömer'le evlendiğini gördüğü üç basamaklı rüyalarının bilmem kaçıncısında olduğuna emindi. Bu yüzden Yaradana sığınıp saçmalama hakkının dibini sıyırdı. "Bakın melek bey bu adamla evlenmeden ölmek istemiyorum. Bir ayrılacalık yapmanız mümkün mü?"

Günlerdir Nadir'in tahliye süreci ile ilgilenen Azrail, can borçlu olduğu dört eski polis memuruyla yüz yüze gelip tanışamamış,  Nadir'in dosyasında yer alan ifadeler verilirken ortağı ve en yakın arkadaşı Doğan'ı ilgilenmesi için yönlendirmişti. Hal böyle olunca da ihtişamlı girişi yine yanlış ve yine trajikomik bir tanışmaya neden olmuştu.

"Mümkün kıdemli üst yenge namzeti Oya Kesikatar. Tahminen ne kadar yıl sonra evlenebileceksiniz. Ben o vakte kadar rahatsız etmeyeyim sizi." diyerek en az Oya kadar işi gırgıra vuran Azrail'in göz bebekleri kadının bir anda değişen ruh hali ve "Bu sefer oydum seni Ömer! Allah'ın iradesiz meleği bile bana acıyıp canımı sonra almaya karar verdi. Yeryüzünü geçtim gökyüzüne dahi madara ettin beni!" diye bağırıp yırtıcı bir çita gibi Ömer'in üstüne atlaması ile irileşti. Bir kadının gelinlik hayalleri ile alay etmek ateş üstünde buz pateni yapmak gibiydi ve Azrail sadece ayaklarının değil iki yüz santimlik minik bedeninin cayır cayır yanacağını anlamıştı.

Oya'nın şah damarına hunharca basan yabancının hesabını bir güzel ödeyeceğini anlayan Ömer, sevdiği kadının ince ve minyon bedenini havada yakalayıp ters çevirdi. Kollarını çapraz bir vaziyette tutup sinirle yerinde tepinen Oya'nın topuklu ayakkabılarından kurtulmak için halklar arası dans yarışmasındaki performanları aratmayacak gibi zıplamaya başladı. Pek tabi sevdiği kadına dil dökmeyi de unutmamıştı. "Güzelim ellerine dikkat et emi. Mazallah sakatlanırsın ameliyata giremezsin. İnan değmem buna."

Yıllar evvel izlediği Sultan filminin en güzel sahnelerinden birine giden Azrail, Kavanoz Nuri ve karısı Melek'in aşkını gördü birbirini yemekle meşgul bu güzel çifte. Karşısında ki seyirlik tabloyu izlemeye doyamasa da gerçek Azrail'in itibarını kurtarmak adına ileri atıldı.  "Dur yenge hanım! Dur! Ben o Azrail değilim. Benim görevim evlenmekten kaçan bekar erkeklerin sultanlık günlerini sona erdirmek. Bir nevi bekar kovucu gibi düşün. Şimdi sakinleşte yuvanızı yapayım."

"İnsan mısın sen şimdi?" diye soran Oya mantık mıntıkasına hala uzaktı.

"He yengem insanım. Arpam biraz fazla gelmiş. Ondan sebep insan azmanı da derler memlekete. Sakinleştiysen yakalım mı Ömer Efendi'nin başını?"

"Başını yakalım diyorsun?"

"Hemde en çırasından. Gardrop Fuat görse yanıyorsun Ömer abi der. O denli büyük olacak yangın..."

Azrail'in verdiği teminatla öfkesi dinen Oya Ömer'in kollarından kurtulmak için tepinmeyi bırakıp derin bir nefes aldı. Arkasında ki bedenin gücü uzaklaştığında ise huzura doğru programı izlemiş oruçlu mümin gibi bir tebessümle en yakın kamelya ya yürüyüp ahşap oturağa yerleşti. "Buyrun Azrail Bey Bekar kovucusu. Bende bu bekar efendinin saz arkadaşlarını çağırayım. Malum düğün bizim olsa da kerevet onların..."

Oya'nın sözleri biter bitmez Azrail'in kahkahası yükselmiş, Ömer'in ise gözlerinde un helvası kavrulmaya başlamıştı. Yine de pes etmeyecekti. Beşiktaşlı adamın düğünün de sarı ve lacivert yan yana gelemezdi...

AMİRİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin