2/3

56 8 16
                                    

Medya; Eylül & SeokJin
~•~•~•~
Çalan telefonumla gözlerimi aralamıştım. Birkaç kez kırpıştırıp görüşümü bulanıklıktan kurtarmaya çalıştım. Arkasından sarıldığım adam yerinde kıpırdanmaya başladığında, ardımda kalan komidinden telefonu aldım. Saat üçü anca devirmişti ve Arya arıyordu. Gözümü ovuştururken telefonu açıp kulağıma yasladım.

"Afra! Ablamın doğumu başlamış! Biz hastaneye geçiyoruz, hadi siz de hazırlanıp gelin!"

"Ne..?"

"Ablamın doğumu başlamış diyorum! Hadi hazırlan ve gel! Ay teyze oluyorum!!" telefonu yüzüme kapattığında bir süre öylece kulağımda bekledim. Aa... Kızımız mı geliyor yani şu an? Dur dur... Teyze mi oluyorum şu an?

"Jungkook, kalk." omzundan dürtüp yataktan kalktım. Saçlarımı geriye atıp dolaptan ikimize de kıyafet arıyordum. "Jungkook! Hemen kalk!"

"Hmm."

"Kalk diyorum! Kızımız geliyor!" yatakta oturup saçlarını geri taradı. "İyi de bebeğim sen hamile değilsin ki..." bir anda şaşkınca bana döndü. "Hamile misin?!"

"Hayır aptal. Kızımız derken Eylül ve SeokJin'in kızından bahsediyorum." üstündeki battaniyeyi kenara itip yanıma geldi. Eline eşofman ve tişörtünü tutuşturdum. Almak yerine belime sarılıp iyice dibime girdi. Dudağıma uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Belki bizim de kızımızın olma zamanı gelmiştir Aşk'ım."

Yanağını öpüp kolları arasından sıyrıldım. "Daha erken Jeon. Üstünü giy." tişörtünü sıyırıp göz kırptı. "Emin misin?" başımı iki yana salladım. Gülmekten de geri kalmıyordum. "Üstünü giy dedim." oflarken kıyafetlerini aldı.
*
Hastaneye gelip Eylül'ün odasına girdiğimizde biraz gergindim. Herkes oradaydı. Gecenin bir vakti de olsa tüm aile toplanmıştık. Eylül yatağında oturuyor, derin nefesler alıp veriyordu acısını biraz daha aza indirgemek adına. Yanına ilerleyip alnına bir öpücük bıraktım. Hareketime karşılık gülümsedi. SeokJin önüne diz çökmüş ellerini tutuyordu sımsıkı. SeokJin'in omzunu destek vermek adına sıktım. İkisi de endişeli ve heyecanlıydı bunu anlamak için kain olmaya ihtiyaç yoktu. Dakikalar sonra aylardır bekledikleri kızlarını kucaklarına alacaklardı. Ben bile heyecanlıydım!

Camın köşesine sinmiş gözleri dolu olan Arya'yı gördüğümde gülümseyerek yanına ilerledim. "Hey, umarım onlar mutluluk göz yaşıdır. Sonuçta yeğenin geliyor." başıyla onaylayıp tebessüm etti. Elleri karnının hemen üzerinde duruyordu. "Midene ağrı mı girdi? Bu kadar stres yapacak bir şey yok Arya, sakinleş. Hemşireden ağrı kesici isteyelim mi?"

"Afra ben korkuyorum."

"Niye korkuyorsun ki güzelim?"

"Çok acı verici duruyor, ben..." şurada uykumdan uyanalı bir saat anca olmuştu, söylediği şeyleri yanlış algılıyor olabilirim diye düşünüp, "Arya sen..?" kısık sesle sormuştum. "Hamileyim. Dün akşam öğrendim, kimseye söylemeye fırsatım olmadı." ellerimle ağzımı kapatıp gülmemek için kendimi durdurmaya çalıştım. Peş peşe iki kez teyze olacağım! Karnının üzerindeki ellerini sıkıca kavradım. "Sakın korkma. Nasıl Eylül'ün yanında olduysak, senin yanında da olacağız. Seni ne zaman yalnız bıraktım Kızıl?" gülüşü yüzüne yayılırken kollarını etrafıma dolayıp sıkıca sarıldı. Sırtını okşadım. "Korkma sakın. Şu an ablan için mutlu olmalısın." başıyla onaylayıp geri çekildi. Islanmış yanaklarını elinin tersiyle kuruladı.

Taehyung yanımıza geldiğinde Arya'ya hemen arkasından sıkıca sarıldı. "Umarım onlar mutluluk göz yaşlarıdır karıcığım." Arya bana baktığında tebessüm edip onlar yalnız bırakmak için Jungkook'un yanına gittim. Elini sıkıca kavradığımda kaşımın kenarına bir öpücük bırakmıştı.

Eylül, SeokJin'in göğsüne alnını yaslamış kollarını beline dolamıştı. SeokJin'in elleri belini rahatlatmak için okşarkan hafifçe sağa sola sallanıyorlardı. Sancıları her bastırdığında SeokJin'in tişörtünü sıkıca kavrıyordu. Hiçbirimizin elinden bir şey gelmediği için kimseden çıt çıkmıyordu. En sonunda Arya öylece durmaya dayanamamış olacak ki Eylül'ün arkasına geçip beline masaj yapmaya başladı. Aynı zamanda beraber nefes egzersizi yapıyorlardı. Doktoru içeri geldiğinde artık doğuma gitmenin vakti geldiğini söylemişti. Eylül tekerlekli yatağında doğumhaneye giderken, bizim tek yapacağımız şey beklemek olmuştu.
*
Küçük kızı sonunda odaya getirdiklerinde o midemdeki heyecandan ve mutluluktan oluşan krampı, ellerimin titremesini hiçbir zaman unutmayacağım. Eylül'ün göz yaşlarıyla beraber o küçük şeyi kucağına alışını da, SeokJin ikisinin de alınlarına küçük öpücükler kondurmasını da unutmayacağım.

Jungkook elimi sıkıca kavradı. Ona döndüğümde gülümseyip öbür elini de omzuma atıp yanağımı öptü. Herkes minicik kız çocuğunu kısacık da olsa kucağına alıyordu. Ben en son almak istediğim için uzak duruyordum. Jungkook da bana ayak uyduruyordu. Arya yeğenini kucağına aldığında göz yaşları şelale olmuştu. Sanırım o göz yaşları hem karnında taşıdığı küçük canlıya çabucak kavuşmayı istediğinden hem de kendini anneymiş gibi hissetmesine sebep olduğundandı. Taehyung göz yaşlarını silip yanağını öpüyordu. Amacı her ne kadar onu rahatlatmak olsa da Arya'yı daha çok ağlatmıştı.

En sonunda sıra bana geldiğinde yavaşça kucağıma bıraktı minik kız çocuğunu. Nefes almayı unutmuştum sanki. O kadar küçük ki, incitmemek için olabildiğinde dikkatli tutuyordum onu kucağımda. Minicik elleriyle yaptığı yumrukları bir sağa bir sola savuruyordu. "Merhaba ufaklık," diye fısıldadım kokusu içime çekerken. Hayatımda soluduğum en güzel kokuydu.

"Tanıştığımıza çok sevindim." gülerken dudaklarımı ısırıyordum. O kadar güzeldi ki... Öyle güzel bir kız çocuğuydu ki...

Jungkook kollarını benim bebeği saran kollarımın altına koydu. Başını omzuma yasladı. "Çok güzel bir şey bu..." mırıltısıyla işaret parmağıyla bebeğin yanağını okşadı. "Jungkook," dedim sadece ikimizin duyacağı bir sesle. "İstiyorum."

"Ne istiyorsun?" dedi anlamayarak. Bebeğin alnına en az onun kadar minik bir öpücük bıraktım.

"Bir bebek istiyorum."
~•~•~•~•~

Part üçte görüşürüz!

𝚃𝚑𝚎 𝙳𝚒𝚜𝚊𝚙𝚙𝚎𝚊𝚛𝚊𝚗𝚌𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin