3. Bölüm

2.9K 166 4
                                    

Medya; Taehyung Kim

İyi okumalar!
~•~•~•~
Herkes şaşkınca bana bakarken benim de onlardan bir farkım yoktu. "Bunlar... kim?" dedim Arya'yadan gözlerimi ayırmadan. Yanıma geldi. "Yan tarafa taşınanlar. Selam vermeye gelmişlerdi ben de kahvaltıya davet ettim." başımla onayladım.

Mutfağıma daha önce hiç böyle bir kalabalık olmadığı için afallamış bir haldeydim. Ama daha çok afallamamı sağlayan şey dün tartıştığım çocuğun tam karşımda oturuyor oluşuydu. Kaşlarımı çattım istemsizce ama bir şey söylemedim. "İnsanları mutfak yerine salonda ağırlamalısın Kızıl. Üstümü giyinip geliyorum." onlara hiç bakmadan hızlı adımlarla mutfağı terk ettim.
*
Aşağıya indiğimde herkes koltuklarda oturuyorlardı. "Selam..?" dedim sesim beklediğimden daha sert çıkmıştı. Uzaktan küçük görünen ama yanıma geldiğinde benden uzun olan genç adam gülümseyip elini uzattı. "Ben Jimin."

"Afra." dedim elini kısaca sıkarken. Herkesle tanıştığımda ve sıra dün çarpıştığım çocuğa geldiğinde tanışma konusunda hiç istekli değildim. Elini uzattı "Jungkook." kısaca sıkıp elimi geri çektim. "Masaya geçelim?" Arya'nın komutuyla onlar masaya yerleştiğinde kendi yerime oturmuştum.

Arya kahvaltı için baya bir özenmişti. Benim için bu kadar uğraşmasına gerek yoktu, bundan da çocuklar için özendiğini anlamıştım. Gözlerim katlımda oturan arkadaşıma kaydığında onun çoktan başkasıyla göz göze geldiğini fark etmiştim. Bakışlarını takip ettiğimde kendisini Taehyung diye tanıtan adamla birbirlerine gülümsediklerini görmüştüm. Hayır Arya, hayır. Dirseğim çay bardağına çarptığında bardak Jungkook'un üstüne düşmüştü. Çocuk aniden ayağa kalktığında tişörtünü çekiştiriyordu. "Pardon. Kolum çarptı." dedim onun gibi ayaklanırken ama gözlerim Arya'daydı. "Yanıyorum." dediğinde ona döndüm.

"Tamam. Su, buz bir şey tutalım. Mutfağa geç." ona dokunmamaya çalışarak mutfağa yönlendirdim. Buzluktan, buz torbasını çıkartırken bir yandan da ona laf yetiştiriyordum. "Üzerini çıkart."

"Ne?"

"Üzerini çıkart?" tişörtünü sıyırıp tezgaha bıraktığında buz tutmadan elimle biraz su attım göbek bölgesine. Buzu tuttuğumda irkilmişti. "Özür dilerim bilerek olmadı."

"Tamam," dedi şaşkınlığı her hâlinden belli olurken. "Sorun yok." buzu dokundurup çekerken aynı zamanda üflüyordum çünkü kıpkırmızı olmuştu. "Evinizde yoğurt var mıydı?" dedim aşağıdan ona bakarken. "Daha alışverişe çıkmadık. Eşyaları yerleştiriyoruz."

"Bizden alırsınız. Yoğurt sürersen hem acısını alır hem de kırmızılığı azalır." başıyla onayladı. Buz torbasını ona uzattım. "Sana tişört getireyim."

"Senin tişörtlerin bana olmaz?"

"Büyük beden tişörtlerim var. Erkek reyonundan." başıyla onayladı. Merdivenleri hızlıca çıkıp dolabımdan sade beyaz tişörtümü aldığım gibi geri aşağı indim. Mutfağa tekrar girdiğimde hâlâ kendine buz tutuyordu. Tişörtü ona uzattım. Üzerine geçirdi. Yani işte öyle tam olmamıştı ama bende durduğu gibi aşırı bol da değildi. Normal görünüyordu. "Teşekkür ederim." dedi gülümserken. "Kusura bakma, tekrar." masaya geri döndüğümüzde tabağımdakileri yemeye odaklandığım için sohbetlerine pek katılmadım. Kahvaltı faslı bittiğinde Taehyung Arya'ya bizzat kendi yardım etmek istediği için ben mecburiyeten çocukların arasında kalmıştım. Hoseok gülümsediğinde karşılık verdim. "Siz ne zamandır burada oturuyorsunuz?"

"Bir yıla yakın. Sakin bir yer endişeniz olmasın." kahvaltı yaparken müzik grubu olduklarını duymuştum. Arya elinde kahvelerle geldiğinde derin bir nefes aldım. Neden hâlâ gitmiyorlardı? "Afra?" çaprazımda oturan çocuk fısıldadığında ona döndüm. "Tartışmadan bahsetmediğin için sağol." omuz silktim. "Önemli bir konu değildi. Arkadaşım ya da herhangi bir şeyim değilsin yani önemsenecek bir şey yok." başıyla onaylayıp arkasına yaslanmıştı ama bozulduğu her halinden belliydi. Neye bozulmuştu onu da anlamamıştım. "Artık kalkalım." demişti Yoongi. "Çok işimiz var." onları yolcu ettikten sonra hâlâ gülen Arya'ya döndüm. "Keşke etkilendiğini bu kadar belli etmeseydin. Gerçi çocuk da dünden razı gibiydi ama her neyse." kollarını birbirine bağladı. "Yok öyle bir şey!" diye söyleniyordu bir de.

"Uzatmak istemiyorum nasıl olsa zaman içinde dediğimi göreceksin." salona geçerken arkamdan geldi. "Peki ya Jungkook'a ne demeli?"

"Bir şey mi dememiz lazımdı?" koltuğa oturup televizyonu açtım. "Sana olan bakışlarını görmedin herhalde." kanalları değiştirirken "Geçen gün tartıştığım çocuk bana nasıl bakıyor olabilir Kızıl?"

"Ne? Tartıştığın o muydu?!" başımla onayladım. "Bu arada dün bir yerle görüşmeye gidecektin sanki? Gittin mi?"

"Hmm. Big Hit diye bir şirket. Cevap gelmesini bekliyorum."

"Dalga geçiyorsun?" ona döndüm. "Hayır?"

"Ben de oraya başvurdum! Bir de ikimizi de kabul ediyorlarmış! Ay ne güzel olur!" gülümsedim. Birimizi kabul etseler bile yeterli şu an için. Yeter ki artık işe girelim. "İnternetten mi başvurmuştun?"

"Evet. Neden ki?"

"Şirkete gidip başvuralım bir de. N'olur n'olmaz?" koltuktan kalktı. "Tamam ben üzerime düzgün bir şeyler giyip geleyim o zaman." merdivenleri hızlıca çıkarken arkama yaslandım. Hiçbir zaman erken hazırlanamamıştır. Mecbur bekleyeceğim.
~•~•~
Selam!

Kendinize dikkat edin! Seviliyorsunuz 🤍

𝚃𝚑𝚎 𝙳𝚒𝚜𝚊𝚙𝚙𝚎𝚊𝚛𝚊𝚗𝚌𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin