45. Bölüm

224 21 10
                                    

Medya; Tuna beyin sweati & Ali beyin gözlüğüyle,
Afra Yıldırım
~•~•~•~
Lanet baş ağrısı eşliğinde gözlerimi araladığımda karşımda görmeyi beklediğim son kişi Anka'ydı. Kolu üzerimden uzanıyordu ve yüzü hemen karşımdaydı.

Kolunu üzerimden yavaşça alıp yanından kalktım. Nasıl böyle yatmıştık aklım almıyor. Odadan çıkıp banyoya girdim. Kısa bir duşun ardından tamamen ayıldığımda daha iyiydim. Üstümü giymeden öncelik vermem gereken şey kuruyan boğazımdı. Mutfağa geçip kendime bir bardak su doldurdum. Bardağı geri tezgaha bıraktığımda içeri Ali girmişti.

"Sabahın yedisinde neden fare gibi evi dolaştığını sorabilir miyim?"

"Uyandığım için?" cevabıma hitaben göz devirdiğinde yanından geçmek için harekete geçmiştim ancak bileğimi tutmuştu. "Gerçekten iyisin değil mi? Yani şu Jungkook'la (?) aranız mı bozuldu?" kaşlarımı çattım. "Hayır, nerden çıkardın bunu?"

"Dün eve gelene kadar ağladın. Yani ağlamışsın. Sesin hiç çıkmadığı için farketmemiştim ama Anka gördü. Eve gelip yatağına yatırdığımızda da ağlıyordun." söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Neden ağladığımı bilmiyordum bile, nasıl cevap verebilirim? Jungkook mu aramıştı acaba? Belki kafam iyiyken aramıştı? Ya da Arya aramıştı ve onunla ilgili bir şey söylemişti? Kötü bir şey mi olmuştu?!

Bileğimi çekip hızlı adımlarla odaya girdim. Telefonumu bulmaya çalıştığım o dakikalarda aklımda bir milyon şey dönüyordu. Yaranlanmış mıydı? Düşmüş müydü? Bir yeri mi kesilmişti? Ne bileyim, kavga mı etmişti? Sonunda telefonu bulup onu aradığımda odanın içinde volta atmayı bırakıp koridora çıktım. Telefonu açtığında "İyi misin?!" demiştim birden. O ise tepkime şaşırmış olacak ki "Ne? Evet- İyiyim?" diye karşılık vermişti.

"Yaralanmadın değil mi? Bir şeyin yok?"

"Hayır Afra, sakin ol. Gayet iyiyim. Sen... Benim için mi endişelendin?" sesi mutlu geliyor. Ama mutlu olması gereken kısım şu an bu değildi! "Tabii ki endişelendim aptal! Korktum."

"Niye olduğunu söyleyecek misin?" dün akşam ağlaya ağlaya bir hâl olmuşum, Ali seni sayıkladığımı ima etti bende sana bir şey oldu sandım ve akıl sağlığımı yitiriyordum! Ama sen yine de şöyle bil, "Rüya gördüm. Hâlâ etkisindeyim sanırım. Affedersin rahatsız etmek istememiştim."

"Beni rahatsız etmiyorsun."

"Tamam... O zaman ben kapatıyorum."

"Aslında biraz daha vaktim var. Konuşabilir miyiz?" üzerimdeki bornozla nasıl üşüdüğümü bilsen bunu sormazdım ama yine de, "Olur konuşalım."

"Sen nasılsın? Anlatmak istediğin bir şey var mı?"

"İyiyim. Öyle garip bir şey olduğu yok (!) her şey normal. Siz nasılsınız peki?"

Ali odasının kapısını açıp kısık sesle "Gidip salonda flörtleşir misin?! Hem kıskanıp hem de uyuyamam tamam mı? Biraz anlayışlı ol!" ona dil çıkartıp mutfağa ilerledim. Aynı zamanda da Jungkook'u dinliyordum. "Burada da her şey normal. Gitmesi gerektiği gibi sadece sen eksiksin işte."

Tezgaha oturmadan meyvelikte duran elmalardan birini aldım. "Normal olmak iyidir." elmamdan bir ısırık alırken karşı taraf sessizliğini koruyordu. "Yine de yanımda olmanı isterdim. Sana sarılabileceğime söz verdin, sakın unutma."

"Unutmadım Jeon."

"Güzel. Ben şimdi kapatıyorum. Kendine dikkat et, hasta olma. Seni seviyorum." ben de. "Tamam, sen de çok dikkat et. Görüşürüz." telefonu kapatıp birkaç ısırık aldığım elmayı tezgaha bıraktım. Aşağı atlayıp odaya gittim. Siyah pijamamın altını giydim. Üzerime geçirdiğim tişörtle odadan çıkıp parmak ucunda Tuna'nın odasına ilerledim. Sweatlerinden aşıracaktım. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Dolabına ilerleyip kapağını ittirdim ve işte tüm güzel şeyler karşımdaydı.

𝚃𝚑𝚎 𝙳𝚒𝚜𝚊𝚙𝚙𝚎𝚊𝚛𝚊𝚗𝚌𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin