60. Bölüm

128 10 18
                                    

Medya: Yaşamaktan nefret eden ama bir o kadar da bunun için kendini zorlayan -zorlamaya çalışan- Afra Yıldırım

Medyayı belirttiğim yerde dinlemenizi rica edeceğim.

+ Hanımlar bahsetmek istediğim küçük şeyler var. Anladığım kadarıyla bir çoğunuz Afra'nın değiştiğini düşünüyor. Ancak şunu göz ardı ediyorsunuz; Afra zaten değer verdiği insanlara hep yumuşak davranır. Kaldı ki Afra'yı geçtim bir insanın karakterini değiştirmek öyle kolay değil, özellikle Afra gibi baskın karaktere sahip olan bireylerin. Bunu aklınızdan çıkarmayın lütfen.

Ve bir ikincisi; kitapta yazacaklarıma doğal olarak ben karar veriyorum ama karakterleri ben yönetmiyorum, yönetemem de zaten. Hepsi kendi dünyasının iplerini elinde tutmayı seviyorlar. Ayrıca kaos isteyenler olmuş. Elbette isteklerinizi ve düşüncelerinizi söylemenizle hiçbir sıkıntım yok aksine çok hoşuma gidiyor fakat, bana emir verir gibi iğrenç bir üslupla bunu belirtirseniz... İşte o sinirimi asabımı bozuyor. Benim yazış tarzım bu yani ben daha sakin daha olurunda ve daha sevgiye odaklı yazmayı seviyorum. Eğer bundan hoşnut olmayan, rahatsızlık duyan varsa aşırı basit bir çözümü var: kitabı okumayı bırakmak.

Evet şimdi, kalan hatunlarıma keyifli okumalar diliyorum. Medyayı belirttiğim yerde açmayı unutmayın.
~•~•~•~
Eylül'ün ardından SeokJin kalkıp mutfağa gittiğinde dizlerimi yastık gibi kullanan sevgilimi rahatsız etmemeye çalışarak arkalarından baktım. "Sanırım bir sorun var." diye mırıldanmıştım aynı zamanda. Gerçi bir sıkıntı olduğu belliydi, hiç konuşmamışlardı. Niye bilmiyorum ancak kendimi kötü hissetmiştim. Film gecesi fikri her ne kadar Jungkook'tan çıkmış olsa sorumlu benmişim gibi gelmişti. Ya da sadece gereksiz yere endişe duyuyordum. Arya gittikten sonra sanki yeterince güven problemi yaşamıyormuşum gibi bu üç katına çıkmıştı.

Jungkook filmin başından beri yaptığı gibi patlamış mısırı dudaklarıma uzattı. SeokJin hışımla mutfaktan ayrılıp dış kapıyı yavaşça kapatmıştı. Bu sırada Jungkook'un elini nazikçe itmiştim. Zaten Jungkook da uzandığı yerden kalkmıştı. Eylül mutfaktan çıkıp benimle göz göze geldiğinde boğazını temizledi. Gözleri her an taşacak gibi doluydu. "Afedersiniz çocuklar, siz devam edin." merdivenleri hızla tırmanıp gözden kayboldu. Kaşlarımı çattım. Ne oluyor? Hayır, artık bir şeylerin ben sakin kalamayayım diye evren tarafından inadına gerçekleştirildiğini düşünecek duruma gelmiştim. İyice sinirlerim bozuluyordu.

Televizyon kumandasına uzanıp filmi kapattım. "Başka bir zaman devam edelim Kook. Eylül'e bakmam lazım." kucağındaki kaseyi masaya bıraktı. "Tamam sevgilim." ayaklanıp kapıya ilerlediğinden peşinden gitmiştim. Uzun zamandır görüşemediğimizin farkındayım fakat şu an Eylül'e bakmam gerekiyordu ve anlayışla karşıladığı için minettardım. Belki o da ağbisi için endişelenmişti ama bana söylemekten çekinmişti. Her ne kadar ilişkimizin başından beri açılmış olsa da arada hâlâ benden ,tepkilerimden, çekindiğini hissettiğim zamanlar oluyordu. Bu zamanlar da ise rahatlaması ve çekinmemesi için ,çünkü zaten onu üzmemek adına ekstra bir çaba sarfediyordum sebebi ise Jeongguk'un bana karşı hep nazik davranmasıydı, yanağına uzun bir öpücük bırakıyordum. Aynı şimdi yaptığım gibi. O da bana gülümsüyor yanağımı okşuyordu. "Kötü bir şey olmadığına eminim. SeokJin hyung birkaç gündür gergin eğer onun yüzünden atışmışlarsa zaten hyungum özür diler. Endişe etme tamam mı?"

"Endişeli değilim. Yalnızca, Arya gibi Eylül de giderse," ki buradaki gitmekten kastım evime hiç gelmemesiydi çünkü bir işi ve düzenli bir hayatı vardı kolay kolay gitmezdi.

Arya için de aynısını düşünüyordun, onu ne yapacağız?

Eğer sen çeneni kapatıp beni huzursuz etmezsen bir şekilde halledeceğim.

𝚃𝚑𝚎 𝙳𝚒𝚜𝚊𝚙𝚙𝚎𝚊𝚛𝚊𝚗𝚌𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin