18. Bölüm

1.1K 61 20
                                    

Medya: Kim Ji Soo
~•~•~•~•~
Afra'nın ağzından
Gözlerimi açıp tavanla bakışana kadar hayatımda her şey güzel gidiyordu. Bu baş ağrısı ne diye hemen geldi!
Oturur konuma gelip bir süre ezbere bildiğim odamı inceledim. Koltuğun üstündeki elbiseme bakıp cama doğru döndüm.
Bir dakika! ELBİSEMİN ORADA NE İŞİ VAR?!
Bakışlarımı üstüme çevirdiğimde pijamalarımla karşı karşıya geldim. Hemen yan tarafıma döndüm. Boşluk gördüğümde içime yayılan o ferahlama hissi nasıl anlatılır?
Üzerimi kim değiştirdi benim? Niye hiçbir şey hatırlamıyorum. Yataktan kalkıp koşarak kızların odasına girdim. Hala uyuyorlardı. Onların da elbisesi çıkarılmış. Fenalık geçireceğim galiba.
- KALKIN! ÇABUK KALKIN! Arya
- Başım ağrıyor Afra sus!
- BİRİ ELBİSELERİMİZİ ÇIKARMIŞ!
Eylül bir anda yataktan fırladığında Arya oturur konuma gelip battaniyeyi iyice üstüne çekmişti. Eylül
- S.sen çıkardın değil mi Arya?
- Ben ç.çıkarmadım!
- Sıçtık! Kim çıkardı bizim elbiselerimizi? Eylül
- Annemin yüzüne nasıl bakacağım ben şimdi! Ya babam! Canım babam, yıkılacak adam!
- Saçma sapan konuşma Eylül, kötü hissetmen için yanında Arya'nın değil bir karşı cinsin uyanması gerekiyordu. Arya
- Haklı! Hem belki biz çıkarttık, kendimiz.
- Ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Eylül
- Bende, en son Jin'le dans ettiğimi hatırlıyorum gerisi kopuk. Arya
- Ben de kustuğumu hatırlıyorum.
- Niye hiçbir şey hatırlamıyoruz biz? Arya
- Biri gazozumuza ilaç mı attı acaba.
Eylül yastığı alıp Arya'nın kafasına attı.
- Salak salak konuşma ne diye ilaç atsınlar ayrıca biz gazoz içmedik su içtik ne kadar su denirse tabii. Arya
- Başım ağrıyor zaten bir de sen vur abla! Eylül
- Ağrı kesici var mı?
- Mutfakta olacaktı.
Eylül odadan çıktıktan sonra bende peşinden çıktım. Odamdaki tuvalete girip ihtiyaçlarımı giderdikten sonra ellerimi yıkıyordum ki aynadaki yansımam da bir gariplik sezdim. Benim makyajım nereye gitti?! Kısa bir duş alayım,evet kesinlikle almalıyım!
*
Saçlarımı kurutup aşağı indim. Mutfağa girip hazırlanmış sofraya oturdum. Arya
- İlaç neden işe yaramıyor beynim ikiye ayrılacak!
Dirseklerini masaya dayamış başına masaj yaparken konuşuyordu.
- O partide verdikleri karpuzlardan yemeyecektik!
- Ben kavun yedim onlarda da sıkıntı vardı. Eylül
- Sana da ilaç vereyim mi Afra?
- Hayır gereksiz yere ilaç almadığımı biliyorsun, geçer yakında.
Kahvaltıyı yaparken zilin sesi evde yankılanmıştı. Allah'ım buna bile tahammülüm yok. Kapıya koşar adımlarla gittim. Zil sesini tekrar duymak istemiyorum. Jin
- Günaydın Afra!
- Günaydın Jin, Jungkook ve Tae. İçeri gelmek ister misiniz? Jin
- Evet, Eylül'ü kontrol etmem gerek.
- Anlamadım?
- Dün berbat görünüyordu da.
Başımla onaylayıp kapının önünden çekildim. Tae'ler eve girerken Jungkook başımda dikiliyordu. Kapıyı kapatıp ona döndüm.
- Niye öyle bakıyorsun?
- Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi?
- Niye hatırlamam gereken bir şey mi oldu yoksa?!
- Evet, tek boynuzlu ata beni dövdürecektin.
- Tek boynuzlu at?
- Boşver boşver belki sonra hatırlarsın.
Arkasını dönüp giderken ben olduğum yerde dikilmeye devam ediyordum. Tek boynuzlu at dediği şey arada sırada rüyama giren "Aldatılmış At" olmasın. İyi de o nereden bilecek. Mutfağa geri dönüp yerime oturdum. Jin
- Dün koluma kustun Eylül nasıl unutursun! Eylül
- Niye koluna kusayım ben senin! Kusmamışımdır! Tae
- Eylül noona gerçekten kustun. Hatta üzerime saldırmaya bile çalıştın! Eylül
- Üzerine saldırmaya çalışmamışımdır direk yapmışımdır!
- Siz, dün? Jungkook
- Evet buradaydık.
İyi bari en azından elbiselerimizin nasıl çıktığı belli oldu. DUR NE?
- E-elbiseler? Yok yok hayır ya! Eylül
- Siz çıkarmadınız herhalde! Arya
- Yok artık canım! Ahahah neden onlar yapsın şakadır şaka! Hahaha. Jungkook
- Pek sayılmaz.
- Pek sayılmaz ne demek?!
- Sadece fermuarlarınızı açtık. Eylül
- Sadece mi?! Ulan daha ne yapsaydınız?!
- K-kim açtı? Jungkook
- Şey ya boşverin.
- Sen açtın değil mi? Benimkini sen açtın.
Başıyla onaylayıp önüne dönmüştü.
- Bıraksaydın öyle yatsaydım ya!
- Sen dedin aç diye!
Vücudumda dolanan bütün kanların yanaklarıma nüfus ettiğini hissederken yerin dibine nasıl girebilirim onu sorguluyordum.
- B-benim hazırlanmam lazım bir yere gidecektim unutmuşum.
Sandalyeden kalkıp hızlıca odama çıktım. Nasıl bir kafa yaşamış olabilirim de böyle bir şey istedim! Kapım çalındığında ucundan açtım. Jungkook
- Biraz konuşalım mı?
- Tam olarak ne hakkında?
- Dün hakkında.
Ne kadar utansam da öğrenmem daha iyiydi. Girmesi için kapıyı iyice açtım. Koltuğa oturduktan sonra konuşmaya başladı.
- Dün sarhoştunuz.
- Biz mi?
- Evet. Masaya konulan karpuz ve kavunlar alkollüydü. Ayrıca su sandığınız şey de içkiydi.
- Ne güzel!
Küfür etme Afra, küfür etme.
- Dün, arabada bir şeyler söyledin.

𝚃𝚑𝚎 𝙳𝚒𝚜𝚊𝚙𝚙𝚎𝚊𝚛𝚊𝚗𝚌𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin