Gri sehir Londra'nın semaları nadiren yakaladığı güneşle sakinlenlerine günaydın dileklerini iletirken tüm gece uykusuz kalan genç kadın elindeki kahvesinden bir yudum aldı ve gözlerini şehrin yeni başlayan telaşından çekip arkasında horuldayan iki adama baktı. Bir buçuk yaşındaki oğlu sanki geceyi ona dar etmemiş gibi babasının koynuna sokulmuş mışıl mışıl uyuyordu olan gene onun tatlı uykusuna olmustu. Yatak başlığına sabitlenmiş komodinin üzerindeki çalar saat tiz bir sesle etmeye başladığında uzun geceliğinin eteklerini topladı ve elindeki kahveyi camın önüne bıraktı. Kocası ondan önce davranmış uzun koluyla uzanıp çalar saatin tepesindeki düğmeye basıp onu susturmuştu. Genç kadın yattığı yerde toparlanmaya çalışan kocasının yanına varıp çıplak omzuna bir öpücük koydu.
"Good morning." Onu kendi dilinde selamlamaya tercih etmişti her sabah olduğu gibi. Genç adam gözlerini ovduğu elini yüzünden çekip yanı başındaki cennet yeşili olarak adlandırdığı gözlere baktı. Öylesine yorgunduki aldığı ilaçlar yüzünden saatlerce uyumasına rağmen halen daha uykusuzdu. Karısının beyaz teninde oluşan mor halkalara elini götürüp baş parmağıyla okşadı.
"Günaydın, uyutmadı mı gene seni ?"
Genç kadın omuzlarını silkti.
"Önemli değil biliyorsun alıştım artık Denis'in kaprislerine."
"Normal bir koca olsaydım tüm gece uyumak yerine sana yardım edebilirdim. Özür dilerim Baral."
Genç kadın kocasının kumral renkteki saçlarını karıştırdı ve gülümsedi.
"Hadi ama Timur bu konuları aştığımızı sanıyordum."
"Evet ama.."
Kocasının dolgun dudaklarının üstüne ince parmaklarını kapattı.
"Ama diye bir ihtimal yok. Kendini de beni de daha fazla üzme hadi şimdi kalk ve bir duş al. Psikiyatr randevundan önce iyi bir kahvaltıya ve taze çekilmiş bir kahveye ihtiyacın var gibi gözüküyor burdan."
Genç adam karşındaki kadının bitmek tükenmek bilmeyen sabrına da savaşçı ruhuna da hayrandı. Sanırım kanında genlerinin en derinlerinde sakladığı atalarından aldığı bir özellikti bu. Onu belinden tutup kendine çekti.
"Aslında ihtiyacım olan tek şey sensin, sizsiniz."
Baral Marie Evans yaralı adamına kollarını sarıp onu rahatlatmak için sırtını okşadı. Dört yıllık evliliklerinin ilk senesi o bir Türk'le evlendi diye ortalığı birbirine katan babaannesi ve halalarının gölgesi olmadan çok güzel geçmişti. Fakat ne zaman genç kadın hamile kalmış ailenin tek torunu olan kendisinden soylarının devam edeceğini öğrenmişlerdi işte o zaman göklerden inen bir merhametle onu affetmişlerdi. Hatta babaannesi Glasgow'daki malikanesinden dedesinin ölümünden sonra ilk kez çıkıp onu burada evinde ziyaret etmişti. Kocasınında sıkıntıları doğumla eş zamanlı olmuştu. Timur önce kendi içine kapanmış onunla uzun bir sure iletişimini koparmıştı. Daha sonra çığlıklarla uyanmaktan korkup uyku bile uyumaz olmuştu. Ona en ihtiyacı olduğu dönemde zavallı adam içsel bir savaşa girmişti. En sonunda tedaviyi kabul ettiginde psikatrisi onun için ayakta tedavinin mümkün olmadığını ağır bir bunalımda olduğunu kliniğe yatması gerektiğini söylemişti fakat Timur bunu kati bir dille reddetmiş hatta tedaviyi bile bırakmıştı. Uzun uğraşlar sonucu onu ve doktoru evde bir tedaviye razı etse de genç kadın çok yorgundu. Oğlu ve kocası arasında bölünmüş hayatından iş hayatı da nasibini almıştı . Çalıştığı firmanın sahibi birkaç ayın sonunda ona kapının yolunu göstermişti. Babasından kalan mirası onu para konusunda endişelendirmiyordu en azından şimdilik hatta babaannesi onların Iskoçya'ya gelmelerini bile önermişti. Doğanın ve temiz havanın Timur'a iyi geleceginden emindi ama kocası bunu da reddetmişti. Londra'da kendi ufak dairelerinde gayet mütevazi bir hayat sürüyorlardı. Tek sıkıntıları kocasının rahatsızlığı olsa da o şikayet etmiyordu. Biliyordu ki günün birinde bu günleri tebessümle hatırlayacaklardı ve böyle bir zamanda kocasını yalnız bırakmadığı için evlilik bağları daha da güçlü olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...