40. BÖLÜM: Kadınla Adamın Amansız Savaşı🦋

1.5K 200 98
                                    

Bir toz bulutu koptu çevrede. Yükseldi her katettiği mesafede. Kollarını açıp adamla kadını içerisine alırken ikisini de kasırgaya sürükledi. Biri anın şokundan ne diyeceğini ne yapacağını bilemezken diğeri tahmin ettiğinden daha fazla tahrip olmanın heyacanını yaşıyordu. Kalbi ağzında atar mıydı insanın ? Baral'ın atıyordu. Hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği halde tadının damağında iz bıraktığı dudaklar şimdi kendi dudakları üzerindeydi. Bedeni zelzeleye tutulmuşcasına titrerken adamın kapalı gözlerine bakıyordu kocaman olmuş gözleriyle. Hezan onu öpüyordu ! Belki de yaşanılanları kenara bırakmalıydı ve adamın ona sunduğunu almalıydı fakat yapamadı. İçinde buruk ve yaralı bir yan varken yapamadı bunu. Dudaklarının üzerinde oyalanıp ağzını açmaya çalışan ısrarcı dudaklardan adamdan kaçmak adına çırpındı. Hezan onun incecik belini kavrayıp kolları ve bedeni arasına hapsetti. Elinin biri belinde diğeri başının ardında saçlarının arasında kayboluyordu. Mengene gibi sardığı kadını bırakmıştı bir kez ve bir daha bırakmayacağının yeminini veriyordu. Soluk soluğa alnını kadının alnına yasladı.

"Aç o taptığım ağzını ve bana karşılık ver!"

Kadının gözleri mümkün gibi iyice açılıp kalırken kaşları havaya kalkmıştı.

"Bı..bırak beni !"

"Ölürüm gene de bırakmam kelebek. Bundan sonra değil bundan sonra olmaz !"

Kadını tekrar esir alırken bu sefer daha da ısrarcıydı. Dişleri dudaklarını sıyırıyor inadını kırmak istercesine dili ağzına girmeye çalışıyordu. Baral'ın deebelenmeleri nihayet karşılık bulurken ilk ellerini kurtardı. Topladığı deli cesaretiyle avcunun dolusu bir tokat attı kocasının yanağına. Hezan ağanın başı yana düşerken Baral kolları arasından çıkıp aralarına gerekli mesafeyi koydu. Az önce ona vurduğu elinin tersiyle kızarmış dudaklarını sildi.

"Bir daha asla bunu yapma ! Duydun mu beni yapma ! Hiç bişey olmamış gibi hayatımın ortasında aniden belirip beni öpemezsin buna hakkın yok senin !"

Bir hışımla arkasını dönüp koşar adımlarla kaçtı adamdan. Biliyordu ki kalırsa sözleri cevap bulacak sonsuz tartışmalarından birine daha tutuşacaklardı. Baral öylesine tahrip edici bir andan sonra Hezan'la bırak tartışmayı konuşabileceğini bile sanmıyordu. Bahçede yaşananlara şahit olduğu belli olan Bayan Alice o içeri girince gözlerini kaçırmıştı. Baral odasına çıkarken de en az bahçede gösterdiği kadar efor sarf etmişti. Kaçıyordu kabul etmek istemese de kocasından ona olan hislerinin büyüklüğünden korkup kaçıyordu. Odasına girip kapıyı ardından kapattı. Sırtını tahta kapıya yaslarken göğsü bir körük gibi kalkıp iniyordu.

"Anne."

Baral ona seslenen oğlunun varlığını yatağına baktığında fark etti.

"Bebeğim."

"Ben bu gece buyda databiliy miyim ?"

Oğlunun boğazı kaymış yamuk yumuk giydiği pijamalarına uyku akan gözlerine içi giderek baktı. Her şeyi tüm varlığı bu çocuktan ibaretti. Kendi evladından. Yüzünde eşsiz bir gülümseme belirdi.

"Yatabilirsin tabiki bitanem."

Oğlunu onaylarken yatağın üzerindeki katlı pijamalarını aldı ve hızla üstünüz değiştirdi. Onun yanına geçip ikisinin de yorganın altına girmesini sağladı.
Deniz annesinin göğsüne sokulup gözlerini kapatırken Baral onun saçlarını geriye doğru tarayıp saçıyla aynının birleştiği noktaya kocaman bir buse bıraktı. Dünyadaki en değerli varlığı ona ait olan tek şeydi oğlu. Belki de o olmasa bunca yaşanılana katlanamazdı bile. Hayatını kaç kez düşünmüştü, kaç kez filmi başa sarıp yeniden yazmak istemişti ama geçmişe çare olamıyordu. Keşke şeytanın türküsüydü ve oda her insan gibi o türküyü zaman zaman söylüyordu. Keşke babaannemin zorlamalarına rağmen o kiliseye gitmeseydim, keşke Timur'la evlenirken onu daha iyi tanısaydım, keşke onun acısını görüp daha önce davransaydım, keşke Hezan'la evlenmeseydim, keşke keşke ve büssürü ardı ardına sıralanan keşkeler silsilesi...

Kelebeğin Uyanışı 🦋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin