Bölüm Türkümüz : NEŞET ERTAŞ - KARMI YAĞMIŞ YÜCE DAĞ BAŞINA
Veda etmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Kimsesizliğine kimse ettiği adama veda etmek hele...en zoruydu. Elinde tuttuğu fotoğraflarda nasılda mutlulardı. Destenin içinden İtalya'da çekindikleri fotoğrafı çıkarıp dolu gözlerle baktı. Bu tatilden sonra başlamıştı bütün felaketleri. Timur'un aniden ortaya çıkan iş seyahatine beraber gitmeye karar vermişlerdi ve Baral o seyahate doğum kontrol haplarını almayı unutmuştu. Yabancı bir ülkede eczane arama zahmetine girmemişti. Bir çocuk fikri onu korkutmuyordu o zamanlar. Nerden bilebilirdi ki kocasının geçmiş travmalarını hamileliğiyle tetikleyeceğini ? O tatilden döndükten bir ay sonra anne olacağını öğrenmişti. Sekiz ay sonra da oğlunu kucağına almıştı. Bir yerden veren Allah diğer yerden sahip olduğu aşkını almıştı ondan. Timur'u gün be gün kaybetmişti... Sebebini asla kocasından öğrenemediği bir depresyona girmişti Timur. O zamanlar bilmiyordu ama şimdi öğrenmişti. Suçlu ne oydu ne hamileliğiydi ne de oğluydu. Kocasının sebebi gene kendi olmuştu. Timur Özatlı bir akrep gibi kendi kendini boğmuş kendi zehrinde yok olana kadar durmamıştı.
Şimdi ise Baral için veda vaktiydi...
Elinde tuttuğu çakmağı çakıp resmin ucundan tutuşturdu. Ufacık alev büyüyüp tüm resmî kapladığında önündeki bakır kaseye bıraktı onu. Diğerini de tek tek o kasenin içerisine atıp yandığına emin oldu. Hezan'la konuşmasının üzerinden iki gün geçmişti. Bu süre zarfında Hezan kendini toparlarken nikah işlemlerine de başlamıştı. Dün Baral'dan resmî işlemleri başlatmak için kimliğini almıştı. Baral ise geçen bu zamanı içinde taşıdığı sevdaya veda etmek için kullanmıştı. Bu o kadar kolay değildi. Timur içine bu kadar işlemişken, onu içinden söküp atmak resimleri yakıp atmak kadar kolay değildi. Kocası öldüğünde en azından anılarımız var demiş geçmişine adeta bir zırh gibi sarılmıştı. Hezan'dan öğrendikleri yani gerçekler ise onun zırhına atılmış en büyük darbeydi. Zırhı onu korumuyordu artık. Sarılacağı tek silahıysa oğluydu. Onu korumak için Hezan'la müzakere masasına oturmak zorundaydı ve Baral bunu mecbur olarak yapmıştı. Odanın içine sinen duman kokusundan oğlu rahatsız olmasın diye kalkıp pencereyi açtı. Halının üzerindeki küllerle dolu bakır kaseyi kaldırıp makyaj masasının üzerine koydu. Deniz annesine her zaman yaptığı gibi sabaha kadar nöbet tutturmuştu ve şimdide uyuyordu. Normal zamanda Baral oğlunun uyuduğu anları her anne gibi kendisi de uyuyarak geçirirdi fakat son zamanlarda zihni o kadar doluydu ki uykuyu ihtimal olarak dahi görmüyordu. Odada boş boş gezmek yerine dışarı çıktı. Oğlunun telsizini bir cebine telefonunu diğer cebine koydu. Aşağıya konağın kadınlarının yanına indiğinde onları vakitlerinin çoğunu geçirdikleri yerde mutfakta bulmuştu. İki görümcesi önlerine aldıkları taze biberleri ve patlıcanları oyuyorlardı. Onların yanına teklifsiz oturduğunda Pınar patlıcanı oymak için kullandığı tatlı kaşığını demir sininin üzerine bırakıp ona baktı. Gözleriyle Baral'ın ruh halini tartıyordu sanki."Nasılsın yenge biraz daha iyi misin ?"
Zelal onu daha fazla zahmete sokmamış ikisininde merak ettiği soruyu dile getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...