Ağlayan kadını teselli etmek için her şeyini verirdi adam ama bunu yapamazdı. Kelebek diye çağırdığı güzelin tüm güzelliğini samimiyetsiz sözleriyle mahvetmişti. Ağlamasın canı yanmasın diye ömrünü yoluna serecekken onu ağlatan olmak nasıl bir acıydı adam yaşıyordu. Gitmek zorundaydı Baral bu gecenin sabahında kopacak kıyametin içinde kalmamalıydı. Ne o ne Deniz asla bununla başa çıkamazlardı. Oysa kadını hafife aldığından onun gücünden bir haberdi. Ağladığına inanamadı adam. Varlığını en çok yok saydığı sol göğsündeki kalbi sıkışıyordu. Yaptığının doğru olduğuna bu kadar eminken neden içi böylesine sıkılıyordu ki. Kendine daha fazla düşünme fırsatı tanımadı eğer biraz daha fazla düşünürse içeri girer ağlayan kadını koynuna basardı. Adımları onu dışarı arabasına kadar taşırken adamından aldığı adrese doğru yola çıktı. Beklediğine değmişti. Aramaları sonunda sonuç vermişti ve Rafet'in yerini öğrenmişti. Küçücük yeğeninden intikam almak için cesaretli olan Rafet Temizkan karşısına çıkamayacak hatta Mardin'e giremeyecek kadar da korkaktı. Şırnak'ta bir dağ evinde kalıyordu onca zamandır. Hezan bunu uzun uğraşlarının sonucunda öğrenmişti. Şimdi ise hesabını kesmek için yola koyulmuştu. Yıllar boyunca çok çabalamıştı Rafet'in yüzüne söylemese bile haklı olduğunu hep biliyordu Hezan. Timur'un yaptığı affedilemezdi affetsin de istememişti bu zamana kadar fakat Timur'un günahlarını masum bir çocuğa bir kadına ödetmeye kalktığında işin rengi değişmişti. Kendisine yapılana amenna demişti Hezan sekiz yıl boyunca. Ailesine bile durup dinlenip sataşan Rafet'i görmezden gelmeyi başarmıştı da ne olmuştu sanki ? Ne Rafet'in öfkesi dinmişti ne de bu savaş bir an olsun durmuştu. Kaybedecekleri her zaman kıymetliyken Baral'a doğrultulan namlu aklını başına getirmişti. Bu savaş Rafet'e sessiz kaldığı sürece bitmeyecekti. İlla bir can mı istiyordu Temizkan ailesi o zaman kendi canını verirdi, buna razı değiller miydi o zaman can alırdı ama birine daha bişey olmasına müsade edemezdi. Sekiz yıl önce kanla yazılan bu yazgı gene kanla duracaktı. Bu savaş o veya Rafet ölmediği sürece bitmeyecekti. Bitirmeyecekti Rafet Temizkan. Arabasıyla iki buçuk saatlik yolu tepip geldiğinde şafak sökmek üzereydi. Beklediğinin aksine dağ evinde gereğinden fazla bir kalabalık yoktu. Hatta şöminenin nazlı nazlı süzülen dumanı olmasa Hezan Rafet'in burda olmadığını bile düşünebilirdi. Temizkanların adamlarından kimse yoktu. Bu işine gelirdi Hezan'ın gereksiz bir gürültü çıkarmak zorunda kalmazdı hiç değilse. Biraz daha bekledi arabanın içinde baba yadigarı silahının şarjörünü doldurdu. O arabasından inerken elinde odun kovasıyla beraber Rafet dağ evinden çıkmıştı. Arkasında onu gölge gibi izleyen Azrail'den bir haber kömürlüğe girip birkaç parça kesilmiş odun doldurdu kovaya. Gururu içerde sönmeye yüz tutmuş ateşin aksine harıl harıldı. Babası daha iki gün önce buraya gelmişti o Hezan'ın karşısına çıkmayı düşündüğü gün. Beklemesi konusunda kesin kararlıydı Cafer ağa. Tek oğlunun kendi ayaklarıyla ölüme gitmesine razı gelmeyecekti. Rafet buna itiraz ettiğinde onu en yumuşak karnıyla vurmuştu.
"Eğer Hezan'ın karşısına çıkarsan Gülşen'i bulurum bulmakla kalmam önüme ilk gelenle nikahlarım." diye tehdit etmişti Rafet'i. Sonuç olarak korkak bir fare gibi bulduğu bu delikte saklanıyordu. Saklanmak zorunda bırakılıyordu. Kovayı alıp dışarı çıkmak için doğrulduğunda ardında bir çıtırı duydu. Gözleri ağır ağır ardına dönerken Hezan Özatlı'yı karşısında buldu. Yeni doğan güneş adamın arkasında kalıyordu. Yüzü karanlıkta olsa da gözlerindeki öfkenin ateşi onun tanınmasını sağlıyordu. Hezan ağa onun başının tam ardına omuriliğinin soğanına dayadı namluyu."Buraya kadarmış ha Rafet ? Yetmez mi sence de bu saklanış ?"
Başının tam ardına dayanmış silahı bekliyordu adam. Günlerdir her yerde onu aradığını ve bulana kadar durmayacağını biliyordu. Ölüme hazırdı, dışardakilerin dediklerinin aksine korkusundan değil son günlerini huzur içinde geçirmek istediğinden buradaydı. Kardeşini kurtarmıştı, uğruna yıllarını harcadığı intikam artık yoktu ve adamın bu hayatta artık yaşamak için bir gayesi de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...