Hayat önümüze seçenekler sunuyordu. Yaşamın devamlılığı için sevdiklerimiz için o seçeneklerden birini ölüm dahi olsa kabul etmek zorundaydık. Kimileri vardı ki canan için candan vazgeçiyordu. Kimileri vardı ki canı için cananı öldürüyordu. Geçmişte yaşadıklarımız bugünümüzün tecrübeleriydi. Gülcan hamileyim diye karşısına dikildiğinde düşünmeden onunla evleneceğini söyleyen adam yıllar sonra gene aynı filmin farklı senaryosunda bulmuştu kendini. Bu sefer düşünmeden evleniyoruz diyememişti çünkü ne gururu ne de mantığı kardeşine ait bir kadını kabul etmiyordu. Ondan olan çocuğu gün be gün gözleri önünde büyümeye devam ederken ben senin babanın yerini aldım diyemiyordu. Nasıl diyecekti ki ? Deniz'e nasıl anlatacaktı Timur'un günahlarını ? Onun akılsız işlerinin annesiyle kendini nasıl bir felakete mecbur bıraktığını hangi lisanda anlatabilirdi yeğenine ? Kaç kadeh içmişti bilmiyordu Hezan ağa. Kuzenleri ve kardeşiyle sohbet etmek yerine sessizliğin dibini görmüştü. Önündeki dolu kadehler boşalmış yerine yenileri gelmişti. Normal bir evlilik yapmış olsaydı şu an burada değil karısının yanında olurdu. Alkole değil onun kollarına sığınırdı ama onlarınkisi ne normal bir evlilikti ne de o Baral'dan medet umabilirdi. Konağa döndüklerinde ışıklar kapanmış evin ahalisi uyuyordu. Hezan kolunun altında ona destek olan kardeşiyle yürürken aniden durdu.
"Bişey mi oldu ağabey ?"
Atilla ona nazaran daha ayıktı. En azından hareketlerini kontrol edebiliyordu. Biri durması gereken yeri bilirken diğeri durmayı aklından bile geçirmemişti. Hezan kardeşine yanıt vermek yerine tüm ömrünün geçtiği konağa baktı uzunca bir süre. Sonra Atilla'nın beklemediği bir anda yüksek sesiyle haykırdı.
"Kalkın Özatlılar oğlunuz evlendi !"
Atilla anında ağabeyinin ağzını kapatırken Hezan'ın sesi cümlesinin sonlarına doğru boğulmuştu.
"Dur oğlum kapatma ağzımı."
Atilla ya sabır çekip ağabeyini tekrardan yürüttü.
"Aynen ağabey aynen kapatmayayım sonra Yade Hêja bastonuyla bize avlu turu attırsın. Herkesi uyandırmadan bir an önce odana git yat Allah aşkına."
Hezan kardeşinin bezgin haline aldırmadı. Onu odasının önüne götürmesine kadar izin verdi. Sonra aklına odasında olan kadın yani karısı ve oğlu geldi.
"Tamam sen burdan sonra gelme. Ben giderim."
"Sonra kapı ağzına düş orda sız kal değil mi ? Hadi ağabey son bir gayret yatağına kadar yardım edeyim sonra giderim."
Hezan işaret parmağını ağzına götürdü.
"Şiiiş içerdeler, oğlan uyanmasın şiiiş."
Atilla onun bu haline gülmek istese de sabah ağabeyi onu sağ bırakmazdı o yüzden dudaklarını ısırıp gülmesini önledi. Sesini alçaltıp,
"Tamam ağabey, sessizim bak hadi odana gidelim."
"Olmaaaz."
"Niye yahu ? Ayakta duramıyorsun zaten zorlaştırmasana işimi."
"O orda. Uyuyordur üstü başı uygun değildir."
Atilla kendinin ayık kafayla aklına gelmeyen ihtimalı sarhoş ağabeyinden duyunca istemsizce utandı. Nasıl akıl edememişti ki ? İçerde bir kadın vardı. Büyük ihtimalle de ağabeyinin dediği gibi müsait bir vaziyette değildi. Kapıyı usulca vurup Baral'a seslendi.
"Yenge...yenge uyanık mısın ?"
Baral yattığı yatakta daha yeni uykuya dalmıştı. Oğlunu uyutup yatağa girdiğinde onu karşılayan erkek kokusunun sahibini düşünmemeye gayret ederek zor bela uykuya dalmıştı. Kapı ağzında iki kardeş arasında geçen konuşmaları duysa da uyanma zahmetine girmemişti. Taki Atilla'nın yardım isteyen çağırsına kadar. Yataktan yarı kapalı gözlerle kalktı. Bir atlet ve pijama altından oluşan geceliğinin üzerine sabahlığını giyip kuşağını bağladı. Saçlarını omzunun üstünde toplayı kapının arasından başını uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...