20. BÖLÜM: Kalp Evine Düşen İlk Cemre🦋

1.3K 175 30
                                    


Bölüm şarkımız : Sezen Aksu- Zor yıllar

Kılıçtan keskin kıldan ince iki hayatını birbirine bağlayan bir halatın üzerinde yolculuk yapıyordu kadın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kılıçtan keskin kıldan ince iki hayatını birbirine bağlayan bir halatın üzerinde yolculuk yapıyordu kadın. Ademoğlunun sırat köprüsü diye adlandırdığı bu muydu ? Aşağıda harıl harıl yanan ateş onu düşse yakacak mıydı ?  Bu ne yaman bir çelişkiydi böyle ! Adım atmaktan korkarak bir ayağının önüne diğerini koyduğunda hemen ayakları altında yanan ateş Timur'un sesiyle çağırıyordu onu. Gözlerini ateşe dikmekten korktu kadın. Sanki baksa...sanki bir kez olsun yeşil hareleri kızıl ateşle buluşsa ormanı yangına düşecekti.

"Bize gel kelebek."

Karşıda yemyeşil çimlerin üzerinde çıplak ayakla duran Hezan ona elini uzatıyordu.

"Hadi gel bize."

Kucağında kendine ait canı, oğlu öylece duruyordu.

"Kanatlarımı yaktılar gelemiyorum!"

Ağlamaklı sesi tüm boş semada yankı buluyordu.

"Gel ki sarayım kanatlarını. Koynumda iyi edeyim seni gel !"

Bir rüzgar esti kollarının altından tüm bedenini saran bir rüzgar. Azgın bukleleri yüzüne boynuna kamçı gibi çarparken nerden geldiğini bilmediği bir deli cesaretiyle onu çağıran adama koştu....koştu... ayakları keskin köprünün demirleri üzerinde kana bulandı o durmadı...düşmesinde nasıl olsa ulaşırdı mutlu sonuna.
Gece kundaktaki bebek gibi gözlerini aralayıp güneşi yerine bırakırken Ankara'nın sabah ayazı tüm şehre çökmüştü. Bulundukları odanın camı dışarının soğuğu yüzünden buharlanırken kadın hemen burnunun ucundaki sıcacık tene daha fazla sokuldu. Yanaklarını burnunu çizen sert sakallar canını yakması gerekirken onu rahatsız etmiyor olsa gerek mümkün gibi adama her fırsatta daha fazla sarılıyordu. Keza adamda ona... Çirkinin elinde tuttuğu bir gül dalı kadar eğreti duruyordu kadın onun kalın kolları arasında.  Burnuna yayılan o keskin portakal çiçeği kokusu onu daha önce hiç gitmediği çiçek bahçelerine yolcu etmişti. Kızıl buklelerin arasına gömdüğü kemerli burnu sanki olduğu yerde kaybolmak istiyordu. Kalın eli kadının mermerleri kıskandıracak beyaz teninde sırtında sabitti. Onu kendi vücuduna yapıştırmıştı. Bacakları arasına ince bacakları sıkıştırmış adeta ufacık tefecik ettiği kadını kendine sarmıştı. Dün gece aldıkları alkolün getirdiği rehavetle bedenleri birbirlerine sarılmıştı. Gözler açıldığında ikisi de kaçacaktı bu anın gerçekliğinden fakat adam asırda geçse aklını da yitirse dün gece gözlerine bakarak ona güvendiğini söyleyen kadının sözlerini asla unutmayacaktı.
Sessiz loş odanın içinde beşiğinde gözleri açık uyanık oyalanan oğlan çocuğu yalnızlığından usanmış olsa gerek ağlamaya başladı. Annesine benzeyen yeşil göz pınarları yaşlarla dolarken sesine ilk tepki Hezan'da gelmişti. Adam kulağına çok uzaklardan gelir gibi derinden gelen ağlama sesiyle gözlerini aralayıp nerde olduğuna baktı. Gözlerinin ilk karşılaştığı şey göğsüne yayılmış kızıl buklelerdi. Baral'ın nerdeyse çıplak bacaklarına dolanmış bacaklarını çekip toparlanmaya çalıştı hızlıca fakat kadın buna izin vermedi. Adeta ufak bir kız çocuğu gibi o ince saçının rengindeki kaşlarını çatıp alnını kırıştırmıştı. İtiraz dolu mırıltısı Hezan tarafından karşılık bulmadı ve adam tekrar kalkmaya kalktığında Baral bu sefer onu boynundan tutup kalkmasına izin vermeden bulunduğu sıcak yuvaya daha sıkı sokuldu.
Yanlışı hiç yapmamış hayatı boyunca haram diye komşu bahçesinden elma dahi çalmamış Hezan ağa Adem peygamber misali kendisine uzatılan yasak olana mı göz dikmişti. Bir bir mısraları satırları doldu aklına kardeşinin mektubunun...

Kelebeğin Uyanışı 🦋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin