Kalbinden umudu kesmişti kadın. Unutmuştu sevilmeyi sevmek istemeyi, en değerlisinden bir yara almıştı çünkü. Tek derdi oğlu iyi olsun güvende olsundu ona yeterdi. Nerden bilebilirdi ki aradığı güvenin bir adamın kolları arasında gizli olduğunu. Bilemezdi... Hezan ağayla bir anlaşma yapmışlardı ve bu anlaşma da aşık olmak yoktu. Kadın bugüne kadar anlaşmalarına sonuna kadar itaat ettiğini biliyordu en azından aklıyla o anlaşmaya itaat ediyordu. Peki ya kalbi ? Azgın bir kısrak gibi koşan kalbi de itaat ediyor muydu adamla olan anlaşmalarına ? Bırak itaat etmeyi bağımsızlığını ilan etmek için gün sayıyordu kalbi. Adamla göz göze geldiği esnada maraton koşmuş gibi delice atıyordu. Sanki göğsünü yarıp dışarı çıkmak ister gibi. Bu hisse aşina olduğunu sanıyordu kadın sonuçta sorsalar yalan da olsa bir aşkı tattım diyebilirdi fakat bu his bambaşkaydı.
"Baral."
Daldığı düşüncelerden adının seslenmesiyle çıkmıştı. Aklını bulandıran kalbine bambaşka heyacanlar yansıtan adam karşısındaydı.
"Efendim ?"
Hezan ona yanıt vermeden önce adamı izleme fırsatını yakaladı. Kendi koyduğu siyah boğazlı kazak ve krem rengi pantolonu vardı üstünde. Az önce at binmeden henüz geldiği için pantolonu yer yer lekelenmiş ayaklarındaki deri çizmeler çamur içindeydi.
"Deniz nerde ?" Kadın ıslak ellerini kurularken yanıtladı onu.
"Pınar'ın yanındaydı en son."
Hezan tamam dercesine başını sallayıp mutfaktan çıkacakken kadının uğraştığı tencereye baktı.
"Gene yemek işlerine girmişsin."
Baral adamın yaptığı tesbite burukça gülümsedi.
"Zelal Atilla'dan kaçtı geri dönmedi annenler işçilerin yanında Pınar'da Deniz'le beraber, sanırım bana kaldı akşam yemeği."
Bazı şeylerin söylemesine ya da yap denmesine gerek görmüyordu kadın. Yaptığı doğru veya yanlış kendini aileden biri gibi görüyordu artık. Bu yüzden onların yaşamlarına uyum sağlıyor elinden ne geliyorsa yapıyordu.
"Anladım, kolay gelsin."
Adam arkasını dönüp gidecekken Baral içinde tuttuğu kırgınlığı dışarı saldı.
"Umarım bu akşam da masayı terk edip gitmene sebeb olmam. Bişeyler yiyebilirsin."
Hezan ağa kadının kırgın sesinden anlıyordu ki onu yaralamıştı.
"Ben o akşam..."
"Açıklama yapmana gerek yok. Ben anlıyorum sen alışıksın annenlerin yemeklerine haklısın da ben olsam bende beğenmeyebilirdim."
Konuşmasına müsade etmiyor fakat gene de kırgın gönlü alınsın istiyordu kadın.
"O akşam beğenmediğim için terk etmedim ben yemeği."
"Niye terk ettin Hezan o zaman ?"
Adam ağzında geveledi lafı, ne diyeceğini bilemedi. Nasıl açıklardı ki ? Senin kardeşimin hayaline gibi kurduğun sofrada oturamadım yemek yiyemedim diyebilir miydi ? Diyemezdi elbette, çünkü kadın bu sefer de neden derse seni kıskandım diyemezdi ya... bu itiraf aralarında oluşan strafor duvarı yıkar bütün kurdukları limitleri yerle bir ederdi. Açıklama yapmak yerine masanın üstündeki hazırlanmış salata tabağını gösterdi.
"Sirke koyma. Ben sirke sevmem."
Köşe bucak kaçarken kadın tarafından yakalandığını biliyordu Hezan ağa ama gene de kaçmaktan geri durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...