Güneş karlı tepelerin ardından yeni baş vermiş tomurcuk misali gökyüzüne çıkarken bir gece daha sabaha kavuşmuştu. Sabah ezanı ilçenin semalarında yankılanıyor müezzin efendi herkesi camiye davet ediyordu. Özatlı konağındaki odalardan ikisinin ışığı yanarken Yade Hêja ve Sadıka hanım büyük bir huşuyla secdeye kapanmışlardı. İkisinin de tek dileği artık üstlerindeki kara bulutların dağılması yönündeydi. Başka başka kelimelerle başka başka hitaplarla Allah'a seslenseler de gayeleri O'ndan diledikleri açıktı. Hezan ağa yattığı yataktan kalktı. Üstünü dahi çıkarmamıştı. Beşiğin yanına bıraktığı ceketini alıp üstüne giydi. Gece Baral uyumadan odaya gelmemişti ve şimdi de o uyanmadan kaçıyordu. Kaçmak değildi esasen bu gidişin sebebi. Eğer aklına koyduklarını yapmak istiyorsa vaktini iyi kullanmalıydı. Kapıyı açıp odadan çıkmaya hazırlanırken ardından adının seslenilmesiyle başını yataktaki kadına çevirdi. Uykulu gözlerini ovan kadın ona meraklı gözlerle bakıyordu.
"Nereye gidiyorsun ?"
"İşim var Baral sen yat saat daha erken."
"Hezan.." itiraz edercesine adının zikredilmesi üzerine katı bir ses tonuyla yanıtladı kadını.
"Yat dedim Baral ."
Genç kadın onun takındığı üsluba bozulurken sırtını bir hışımla dönüp yorganı tepesine kadar çekti. Bişeyler yaşıyordu Hezan ağa içinde birileriyle hesaplaşıyordu ama ne Baral ne de ailesi bunu ona soramıyordu. Belki de cevap alamayacaklarını bildikleri içindi sormamaları. Odanın kapısı kapanırken Baral'ın gözleri Hezan'ın yastıkta bıraktığı izde takılı kaldı. Adam yorganı bile kaldırıp altına girmeden öylece uzanmış olmalıydı. Yastık yatağın başlığına yaslanmıştı. Hezan'ın başını koyduğu kısım çökmemiş olsa Baral onun burda yattığından dahi şüphe edebilirdi. O vurulduğunda aralarında geçen o ufacık anı konuşmamışlardı. Baral konuşmak istese de adamın ona ve çevresine karşı takındığı katı tutum geri adım atmasına sebeb oluyordu. Pes ederek gözlerini kapattı. Uyku onu kolları arasına alırken huzursuzda olsa bedeninin dinlenmeye ihtiyacı olduğunu biliyordu.
⚜️
Geldiği sokaktaki büyük konağa girmeden önce biraz daha bekledi Hezan ağa. Eğer aklına koyduğunu yapacaksa ki yapacaktı hiç bişeyi yarım bırakmamalıydı ardında. Vaktin geldiğine kanat getirip arabadan indi. Doğanay konağının kapısındaki adamlar onu tanıyıp yol verirken içeri girdi. Doğanay ailesi kahvaltı sofrasında olmalılardı. Çalışan kadınlar tepsilerle bir o yana bir bu yana koşuşturuyorlardı. Hezan ağa kendisini içeri alan adamın ona yol göstermesine müsade edip üst kata yemek salonuna çıktı. Tam da tahmin ettiği üzere maaile sofranın başındalardı.
"Hezan ağa ?"
Ailenin büyüğü Şahin ağa onu burda görmeyi beklemiyor olsa gerek şaşkınca adını söylemişti.
"Kusura bakmayın Şahin ağa bu saatte rahatsız ettim fakat konuşmamız lazım. Müsait olunca Berat'ı da al gel ben aşağıda beklerim."
Hezan çıkmaya hazırlanırken Şahin ağa hızla oturduğu sandalyeden kalktı.
"Olur mu öyle şey evladım. Gel, gel biz çalışma odasına geçelim. Kızlar bir kahve getirsinler rahat rahat konuşalım."
Hezan başka zaman olsa ne bu saatte onları rahatsız ederdi ne de adamın yemeğini yarıda bölmesine müsade ederdi fakat içinde bulundukları durumun anormalliği onu normal davranışlarından uzaklaştırıyordu. Şahin ağa önde Berat ve Hezan arkada çalışma odasına girdiklerine Hezan teklifsiz masanın önündeki sandalyelerden birine oturdu. Karşısına Berat otururken Şahin ağa çalışma masasının arkasındaki yerine geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...