Hayat seçimler ve sonuçları arasında gidip gelen inişli çıkışlı bir doğrudan ibaretti. İnsan olarak bir seçim yapıp daha sonra yaptığımız seçimlerin bedelleriyle uğraşıyoruz. Bazen de seçim yapma şansımız olmadığı için bize empoze edileni yaşamak zorundaydık. Rafet Temizkan bu zamana kadar yaptığı seçimlerden asla pişman olmamıştı tek bişey dışında. Timur Özatlı... bugün dahi yaşadığı ikilemin asıl sebebi oydu. Eğer geçmişe dönme gibi bir şansı olsaydı kesinlikle Timur'u bu eve sokmazdı. Ailesini korumak için hatta kimseyle arkadaş dahi olmazdı. Bugün Gülşen'i Azat kandırabildiyse bunun sebebi gene Timur'du. Düşündükçe çetrefilleşen hayatı artık elleri arasından kayıp gitmişti. Öfkesi nar misali ince ince kanında dolaşıp geçtiği her zerresini yakıyordu. Bir parça huzurdu oysa istediği. Kendi seçimi olmayıp ona empoze edilen evliliğindeydi bu huzur biliyordu. Küçücük bedeniyle ben sana dağ olurum yıkıldıysan diyen kadındaydı huzur. Zelal...onun kanayan yarası, yaralı karısı. Çalışma odasından çıktığında adımları istemsizce ona doğru gidiyordu. Avluyu geçerken bir köşede ağlayan kardeşini ne olduğunu soran annesini gene görmezden geldi. Adımları seri bir şekilde odasına çıktığında kapıyı çalmadan davet beklemeden içeri girdi. Zelal yatağın üzerine oturmuş kucağına aldığı ellerine bakıyordu. Onun içeri girmesiyle hızla başı kapıya dönerken yaşlarla dolan gözlerini saklamadan baktı kocasına. Rafet iki adımda onun yanında biterken karısını gene davet beklemeden koynuna çekti. Zelal saatlerdir içinde tuttuğu ne varsa işte o an Rafet'in sinesine boşalttı. Şimdi odada onun hıçkırıkları yankılanıyordu. Ne kadar ağladı öyle bilinmez ama o sakinleşene kadar kocası saçlarını okşadı. Gözyaşlarını sildi. Nihayet hıçkırıkları iç çekişlere dönerken kızarmış gözleri Rafet'in gözlerini buldu.
"Şimdi ne olacak ? Ne yapacaksın ?"
Biliyordu esasen ne yapacağını. Sadece malumun ilanını istiyordu. Belkide yanılmış olmayı istiyordu.
"Cevabını bildiğin soruları sormaktan ne zaman vazgeçeceksin ?"
Zelal titreyen elini onun sakallarla süslenmiş çenesine kaldırdı.
"Rafet."
"Canım."
İlk kez ondan gelen sevgi sözcüğü böyle bir anda mı olmalıydı ? Kocasının adını seslendiğinde ona canım demesi için bu konumda olmaları şart mıydı ? O kadar zaman varken onlar birbirlerini yemekten ileri gidememişken Özatlıların kızından canım vasfına terfi edişi böyle mi olacaktı ?
"Yapma...gitme nolur. Sen gittiğinde ben yalnız kalacağım. Kimsesiz kalacağım beni kimsesiz koyma yine gitme."
Rafet onun çenesindeki elini alıp avcunun içini dudaklarına götürdü.
"Babam burda korkmana gerek yok. Anama da gitmeden tembih edeceğim. Kimse sana bişey yapamaz."
Zelal hışımla elini çekti adamın elinden.
"Sana ne olacak ? Gidip onu öldüreceksin de ne olacak ? Ben diyim sana Rafet ağa, onu adamdan sayacaklar seni de katil diye damgalayacaklar. Kaç gün kaç sene duracaksın o demir parmaklıkların ardında ?"
Zelal onun sessiz kalışıyla dahada fazla çıldırırken oturduğu yerden kalktı.
"Anlamıyorsun değil mi ? Kendim için korkuyorum sanıyorsun. Bana daha fazla zarar veremez senin annen Rafet ağa. Alacağı en değerli varlığı aldı zaten benden daha fazlası emin ol bana koymaz. Benim tek derdim sensin. Oldu ya sen onu değil o seni gafil avladı. O zaman ne olacak ? Bu konağa tabutun mu gelecek? Kara yazmayla mı gezeceğim ömrüm boyunca ? Kurduğumuz hayaller ne olacak ? Rafet korkuyorum. Çok korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...