Özlem... her alınan nefeste ölüme eş değer bir acı bırakıyordu kalbinde. Varlığıyla sarmanlandığı kocası şimdi kara toprağın altında uyuyordu. Acıyla kavrulan bedeni imkansızı diliyor onu yanında istiyordu. Yüzleşmiş olması gerekiyordu değil mi ? Onu öylece kanlar içinde yatarken bulduğunda sıcaklığını kaybetmiş bedenine son kez sarıldığında yüzleşmiş olmalıydı Timur'un yokluğuyla. Kucağında huzursuzca kıpırdanan oğlunun başını sevip saçları arasına bir öpücük koydu. Timur ondan gitmişti evet ama arkasında ona en güzel teselliyi bırakmıştı. Bir oğlu vardı. Yaşamak için bir sebebi vardı. Kocasının son arzusunu yerine getirmişti. Şimdi ona veda etmeli ve ait olduğu yere evine dönmeliydi. Auston'la son görüşmelerini yapmıştı. Avukat davalarının olduğunu daha fazla kalamayacağını ona söylediğinde başını sallamış kendisi ve oğlu için de bir bilet ayırtmasını söylemişti. Emaneti vatanına teslim ettiğine göre kendide vatanına dönebilirdi. Burada yapacak bişeyi yoktu artık. Son bir kez kocasının taze toprağını sevdi sanki onun kumral saçlarını sever gibi. Tozlanmış parmaklarını dudaklarına götürüp öptü."Gidiyorum sevgilim. Kendine iyi bak olur mu ? Oğlumuz bana emanet. Ona yokluğunu asla hissettirmeyeceğim."
Çömeldiği mezarın başından kalktı ve kaldırım kenarında onu bekleyen şoföre doğru ilerlemeden önce son kez omzunun üzerinden baktı kocasına. Şoför ona doğru atılıp kucağındaki oğlunu almak için harekete geçtiğinde eliyle onu durdu.
"Teşekkürler gerek yok."
Arabaya doğru ilerledi ve kapıyı açtı. Omzundaki kangurunun klipslerine açmak için uzandığında onlara doğru gelen tanımadığı sima onu engellemişti. Adam yanına gelene kadar bekledi fakat bu şoför onun aksine Deniz ve onun önüne geçip gözlerini karşılarındaki adama dikti.
"Çekil kenara Kani gelin hanıma baş sağlığı dileyeceğim."
"Taziyeleri konakta kabul ettik Rafet ağa." Alenen geri basmasını söylüyordu adama. Baral bu ülkenin diline her ne kadar yabancı olsa da kelimelerin altında yatan manaları çözebiliyordu. Sakin sakin konuşan şoför karşısındaki adamı her an yere serecekmiş gibiydi. Önündeki adamın omzuna elini koyup adamı geri çekti.
"İzin ver."
"Ama gelin ağam ağam dedi ki..."
"İzin ver dedim."
Şoför el mahkum kenara çekilirken Baral ona taziye dileklerini söylemek için gelen adamla gerçekten karşı karşıya geldi. Uzun ve iri yapılı adam simsiyah giyinmişti. Bedenine renk katan tek şey sarıya çalan kehribar rengi gözleriydi.
"Dilimizi bildiğini duydum. Başın sağolsun."
"Teşekkür ederim."
Adam ona doğru bir adım daha attığında şoför de aynı anda adım atmıştı ileriye doğru. Baral ne olduğunu anlayamıyordu. Ona baş sağlığı dilemek isteyen bu adam ne kadar tehlikeli olabilirdi ki böylesine bir korumaya maruz kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...