Toygar Işıklı- Ben ölürsem 🦋
Gün doğuyor bazen yağmur çiseliyordu önünde oturduğu cama tık tık vuruyordu taneler. O yağmurun üstüne güneş doğuyor gene oturduğu camdan üzerine yansıyordu. Toprağın o temiz kokusu burnuna çalınıyordu, neden böyle güzel kokuyordu toprak içinde sevdiklerimiz olduğu için mi ? Dalgın gözlerini yemyeşil çimenle kaplı bahçeden çekip odanın içinde dolandırdı boş boş. Gelen su sesiyle Rafet'in duşa girdiğine kanaat getirdi. Günlerdir üzerinde serpili ölü toprağından arınmak istercesine ayağa kalktı. Bacaklarının eklem yerleri sızlıyordu, ayakları altında olduğu için uyuşuktu. Birkaç adımdan sonra bastığı yerden daha emindi. Yatağı ve odayı sabah toparlamıştı. Gerçi toplamasına gerek pek bişey yoktu. Temiz odada bozulan tek şey üzerinde tüm gününü geçirdiği yataktı. Onu da düzelttiğine göre aşağı inebilirdi. Bir tüy dokunuşuyla kapının kolunu indirip kendini koridora attı. Bu sabah odadan çıkmak gibi bir düşüncesi yoktu esasında fakat daha fazla da orada kalmak istememişti. Öyle durdukça boş odanın duvarları üstüne üstüne geliyordu sanki. Çıplak ayaklarıyla sessiz olmaya çaba göstermediği halde haddinden fazla sessizdi. Koridoru geçip salona girdiğinde görümcesi koltuğun ucuna oturmuş sırtı ona dönük şekilde telefonla konuşuyordu. Zelal ona dikkat etmeden mutfağa yönelecekken Gülşen'in sessiz fısıltıları onu olduğu yerde durup hiç hoş olmayan bir davranışa itmişti. Hırsız gibi yaklaşmış şimdide meraklı gibi görümcesini dinliyordu.
"Gelemem diyorum neden anlamıyorsun ? Bak ağabeyim ve yengem burada, dikkatlerini çekmek istemiyorum. Hayır sakın öyle bir çılgınlık yapma ! Ağabeyim seni burda görürse öldürür."
Suratı anlamsız bir ifadeye bürünürken ne dercesine öne doğru eğildi. Kimle konuşuyordu bu kız sessiz sessiz üstelik gelemeyeceğinden şüpheleri üstüne çekmekten bahsediyordu.
"Tamam, tamam bir yolunu bulmaya çalışacağım...bende bende seni."
Orda öylece durmuş görümcesinin telefon konuşmasını dinlerken onu kendine getiren odalarının açılan kapısı olmuştu. Kocası onun aksine gayet gürültülü bir şekilde kapıyı açtığında Zelal dahil Gülşen'de yerinde sıçramıştı. Biri telefonu hızla kapatıp cebine sokarken diğeri halen daha öylece kalakalmış duruyordu. Rafet ıslak saçlarının arasından ellerini geçirip diğer elindeki saati koluna takarken karısına doğru yaklaştı. Kızkardeşinin varlığının farkında değildi, karısını günler sonra odanın dışında görmüş olmanın sevinci vardı üstünde. En az Zelal kadar yıkmıştı verdikleri kayıp onu fakat son bir gündür karısının halinden korkar olmuştu. Elini karısının başının ardına koyup alnına dudaklarını yasladı.
"Nihayet çıktın o odadan."
Zelal kendisine ve ağabeyine dehşet ifadesiyle bakan görümcesinden bir an olsun gözlerini ayırmadan başını salladı.
"Eh o zaman güzel bir kahvaltı edelim ha ? Dışarı çıkarayım sizi ?"
Ne Gülşen ne Zelal konuşmazsan Rafet'in gözleri ikisi arasında gitti geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...