46. BÖLÜM: Acının Yerini Alan Mutluluk🦋

1.5K 184 64
                                    

Kalp sevgi arsızıydı. Tıpkı bir eroin bağımlısı gibi kalpte sevgi bağımlısıydı. Ufak gülüşmelerle bakışlarla başlarken zaman geçtikçe kalp aldığı sevginin dozu büyüsün istiyordu. Sevildiğini duymak istiyordu, uğruna fedakar olunsun istiyordu. Onun kalbi de böyle miydi ? Oysa onun için sevgi tadılmamış bir histi. Hastalığından vakit buldukça annesi saçlarını okşardı bazen verdikleri ilaçlar onu uyutmazsa eğer o kızını uyuturdu. Babası ona sevgisini vermekten ziyade sevdiği kadının yasına öylesine boğulmuştu ki bir kızı olduğunu bile unutmuştu. Hayat onu babaannesinin ellerine teslim ederken aradığı sevginin onda da olmadığını biliyordu. Sevgi böyle bişey değildi ki, sevgi acıtmazdı ama babaannesi onu hep acıtmıştı. Halaları da ona yardım etmişti. Hayata erken atılmıştı Baral, yaşadığı iğrenç olaydan sonra belki de erkeklere küsmeliydi onlardan uzak durmalıydı fakat yapamamıştı. Sevgiye olan açlığı onu önce Timur'a itmişti daha sonra da Hezan'la yolları kesişmişti. Kadın şimdi hissediyordu ki içinde hissettiği o azılı açlık yeni yeni doymaya başlıyordu. Onu sevdiğini söylemişti değil mi ? Yaşadıkları ana kısa süreliğine giderken sanki yeni yetme bir genç kız gibi yanakları kızardı. Kocası ona onu sevdiğini söylemişti ! Gitmesine izin vermemişti. Nasıl bir yol ayrımındaydı hayatı bilmiyordu fakat elinden tuttuğu adamın o yol ayrımından sonra bile elini artık bırakmayacağını biliyordu. İçinde hep bir yerlerde korkusu sabit kalacaktı çünkü o yaralı bir kız çocuğuydu ama kocasına güvenmeyi tercih ediyordu.

"Yanakların kızardı."

Baral aracın ne zaman durduğunu Hezan'ın ne zamandan beri onu izlediğini bilmiyordu. Kocasının cümlesiyle ona dönerken yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

"Öyle mi fark etmedim..." ne diyeceğini bilmediği için kaçmaktan yana kullandı cümlelerini. Hezan'ın direksiyonda duran sağ eli havalanıp yanağına elmacık kemiğinin üstüne kondu. Baş parmağı yanağının üzerini okşarken adam başını salladı.

"Öyle. Ne düşünüyordun ?"

Baral hislerini ona açıkça söylemiş olsa da anlık düşüncelerini dilinden firar ettirecek kadar cesur değildi. Gözleri arabanın camından dışarıya kayarken konuyu değiştirip gene kaçmakta buldu çözümü.

"Çiftlikte mi kalıcaz ? Neden buraya geldik ?"

Hezan ağa bilmiş bir edayla güldü.

"Kaç bakalım kelebek. Çırp o kanatlarını kaçmak için ama unutma senin kanatların benim gökyüzümün takısı."

Kadının tek  kaşı havaya kalktı.

"Kaçmıyorum ki...sadece neden burada olduğumuzu merak ettim."

Hezan onunla uğraşmak isteyen yanını şimdilik yok saydı. Baral'ı daha fazla uğraştırmaya içi el vermemişti. Etmesi gereken itiraflar vardı, dilinden dökülenler sadece bir filmin teaserı gibiydi. Oysa yanındaki kadın o filmi baştan sona izlemeyi hak ediyordu. Gözleri hiç istemese de karısının üzerinden çiftliğin güneş yüzünden yer yer kurumaya yüz tutmuş arazisine döndü.

"Buranın yeri bizim için ayrı kelebek, senden köşe bucak kaçtığım topraklara yanımda sen olarak gelmeliydim. Bu çiftlikte soludum ilk kokunu, silahı sen avuçlarında tutup şişeye hedef alırken aslında beni vuruyordun ama haberin yoktu . Bembeyaz karların içinde öpecektim belkide seni ilk kez nefsime yenilip. Bu avluda dans ettin benimle, kendi dilinden bir ezgiyle. Sonra gittin seni gitmek zorunda bıraktım acımı gene bu dört duvarın içinde yaşadım..."

"Hezan..." diye böldü onu yaşadığı duygu fazlalığı yüzünden her an boğulabilirdi.

"Söyle güzelim."

Kelebeğin Uyanışı 🦋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin