Kıyamet ne zaman kopardı ? Bir cuma gecesi akşam ezanı ve yatsı arasında üfleyecek sura o dört büyük melekten biri demişti camideki hocası. Şimdi mi kopmuştu onun kıyameti ? Sahi bugün günlerden neydi ? Saat kaçtı ? O kimdi ? Bu içinde bulunduğu beden ona mı aitti ? Bağrından koparıldığı adam onun dünyalara karşı yıkılmadan duran ağabeyi miydi ? Dudaklarına derman olsun diye tutulan suyu itti. Değil bir yudum su içmeye ayakta durmaya hali kalmamıştı. Paramparçaydı bin parçaydı küçücük bedeniyle. Kurduğu hayalleri bir yığın gibi üstüne düşmüş, ailesi ağabeyi küçük düşürülmüştü. Hezan Özatlı gocunmadan canını teslim etmişti ona karşılık o ise kaynanasının zoruyla yukarı çıkarılmıştı.
"Zırlayıp durma gelin !"
Azap meleği gibi tepesinde dikilip bir o yana bir bu yana volta atan kadına baktı. Ne yapmıştı ki bu kadar nefret ediyordu Muhlise ondan. Onun suçu günahı neydi ki vebalini o ödemişti.
"Ana görmüyor musun halini kızın. Allah aşkına yeter."
Nazgül elinde tuttuğu bardağı kenara koyarken taze gelinlerinin omuzlarını sıktı. Destek olmak istiyor teselli etmek istiyordu fakat ne diyeceğini bilemiyordu. Böyle bir durumda ne diyebilirdi ki. Birkaç dakika sonra Rafet, Celal ve Cafer ağa art arda içeri girdiklerinde Zelal tüm olanların sebebi olan kocasıyla göz göze geldi. Rafet zaten içeri girer girmez ona dikmişti gözlerini. Bir hışımla yürüdü sedire oturtulmuş kızın üstüne.
"Sana yukarı git dedikçe ne demeye daha konuşuyorsun kadın !"
Zelal sen ciddi misin dercesine ona bakarken Rafet bu bakışların ardındaki manayı umursamadı. Ablasının koltuğu altındaki kızı kavradığı gibi ayağa kaldırdı.
"Sen beni katil mi edeceksin ? Bir sıkım canın var onu elimde mi teslim etmek istiyorsun !? Amacın ne ulan senin !?"
"Rafet bırak kızı !"
Cafer ağa gelinini savunmaya niyetlenip oğlunun kollarını tuttu. Yaşlı adam onu geriye çekip gelininden ayırmaya niyetlense de gücü yetmemişti.
"Ağabeyim o benim, buraya benim için gelmişken sırtımı nasıl dönerim."
Medet umarcasına yalvarırcasına bir tonda sarf etti sözlerini.
"Yok senin ağabeyin de ailen de ! Sen benim karımsın bu evin gelinisin ! Bunu kabul ettiğin gün bu eşikten girdiğin gün senin ailen de bitti ağabeylerin de ! Öksüzsün yetimsin duydun mu beni !?"
Her kelimesinde avuçlarında tuttuğu kolları sıkıyor kadınının canını yakıyordu.
"Rafet yeter bırak dedim kızı ! Celal tut ayır şunları ne bakıyorsun !"
Celal kayınbabasından aldığı emirle Rafet'in elinden güç bela Zelal'i aldı.
Zelal dermansız kalıp yere savrulan bir yaprak parçası gibi süzülüp ayaklarının dibine düşerken bir kez daha bağırdı."Ant olsun öldürürüm seni ! Bir daha bana karşı gelirsen öldürür o çok sevdiğin ağabeyine teslim ederim !"
Zelal ona cevap vermek yerine sessiz kalırken adamı bu daha da çileden çıkarıyordu.
"Anladın mı beni ! Duydun mu cevap ver !"
Genç kız üzerine gürleyen kocasına tiksinen gözlerle baktı.
"Duydum !"
"İyi, duy ona göre davran bundan sonra."
Köşede onları korku dolu gözlerle izleyen ablasına yerdeki karısını işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomantizmDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...