Hisleri iç içe geçmiş bir yün yumak gibiydi. Adam ne hissedeceğini nasıl düşüneceğini kestiremeyecek kadar kendi aleminde boğuluyordu. Baral'la aralarında geçen konuşmadan sonra konakta daha fazla kalamamıştı. Son günlerde zaten kendi evinden kaçar olmuştu. Oysa nereye kaçarsa kaçsın hisleri onunla beraberdi her gittiği yerde. İnsan kendi içinden kaçabilir miydi ? Hezan ağa kaçmaya kalkıyor yenilip kalıyordu. Bulunduğu tepedeki rüzgar kuru otların üzerinden geçip onun yüzünü yalıyordu. Üşümesi gerekti aslında ama o üşümüyordu. Üzerindeki kabanın etekleri rüzgarla bir o yana bir bu yana sallanırken o bunun farkında bile değildi. Kendi haline o kadar çok dalmıştı ki arkasından yaklaşan arabayı yanında durana kadar fark edememişti. Kendi içinde hesaplaşamadığından yanında kimseyi görmek istemiyordu fakat arkadaşı nerden haberini aldıysa onu yalnız bırakma taraftarı değildi. Ahmet dükkanı kapatırken çarşıda Atilla'yı görmüştü. Hezan'ı sorduğunda sabahtan çıktığını eve daha dönmediğini öğrenince önce mezarlığa gitmiş karşılaştığı boşlukla yolunu buraya çevirmişti. Hezan ağa tahmin ettiği gibi buradaydı. Arkadaşıyla kısa bir bakışma yaşayıp Hezan göz temaslarını kestiğinde yanında tıpkı onun gibi durdu. Sessizliği paylaştılar bi süre. Ahmet Hezan'ın kendiliğinden bişey anlatmayacağına emin olmuştu. Bu yüzden daha günlük bir mevzudan başladı konuşmaya.
"Yengenler gelmiş. Derviş amcada geldi mi ?"
Hezan arkadaşının ne yapmak istediğini anlamıştı. Dilindeki kilidi öylece kıramayacağı için lafı dolandırmaya başlamıştı. Dilini ön dişlerine vurup 'cık' diye bir ses çıkardı.
"Göndermezdi karısını kızını yalnız ne olmuşta yollamış ?"
Amcası karısına aşık çocuklarına düşkündü tıpkı Ahmet'in dediği gibi fakat yengesi bu ani ziyaret için onu ikna etmiş olmalıydı.
"Kıymetli kaynından için bir daha evime sokma amca demiştim cenazede. O yüzden kızgın bana."
Azat'ın etrafı süzen bakışlarına sinsi sinsi odalarda gezişine sinir olup o anın getirisiyle amcasına "Bir daha kendin geliyorsan gel bu herifi benim evime sokma." demişti. Derviş ağa yeğenine darılmıştı o saatte oğluyla beraberinde getirdiği kaynı Azat'ı alıp gitmişti. O gündür de gerekli olmadıkça yüz yüze gelmemişlerdi, konuşmamışlardı.
"İsabet olmuş, benim de pek haz ettiğim söylenemez o aileden."
Zamanında Ahmet karısı Sultan'a görücü gittiğinde inadına eder gibi Azat'ın amcaoğlu da görücü yollamıştı. O zamandan beri pek yıldızı barışmamıştı Ahmet'in yengesinin ailesiyle. Hezan arkadaşına dönüp alayla güldü.
"Her kıçımız sıkıştığında buraya geliyoruz biliyorsun değil mi Ahmet ?"
Ahmet arkadaşının yaptığı can yaralayıcı tesbitle burukça gülümsedi. Işıkları yanan şehrin üzerine kuş bakışı bir manzara sunan tepeden aşağıya bakıp rüzgara karşı yüzünü döndü.
"Ne demiş alim işin içinden çıkamıyorsan sen bir adım geri çık demiş. Biz de onu yapıyoruz yaşadığımız hayatlara karşı bir adım geri çıkıp burdan izliyoruz başka hayatları. En azından ben her gelişimde buraya diyorum ki senden daha büyüklerini daha kötülerini yaşayanlar var. Şükret haline."
Hezan'a dolaylı yoldan bir mesaj vermişti ve adam bunu anlamayacak kadar saf değildi.
"Şükredilecek bir halim olsaydı Ahmet emin ol ederdim."
Dostunun sitemli sözlerine karşılık genç adam gözlerini manzaradan çekmeden konuşmaya devam etti.
"Hatırlıyor musun gene burda yedi sene önce böyle buluşmuştuk ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...