Koskoca iki gün... 48 saat...2880 dakika... oğlu olmadan üzerine doğan ikinci gün... yeryüzü güneşe doyarken Rafet onun dünyasının ışığını çekip almıştı. Oğlu yoktu...Kadın bu şehre ilk defa bu kadar yabancıydı. Korkuyordu iliklerine kadar korkuyordu fakat elinden hiç bişey gelmiyordu. İki gündür Hezan oğlunu arıyordu şehrin her köşesinde fakat ne bir iz vardı ne de oğlundan bir haber. Deniz sanki hiç var olmamış gibi kaybolup gitmişti sanki elleri arasından. Çıldırmamak için kendine sebebler ararken tek umudu Hezan'ın oğlunu bulup getirmesinden yanaydı. Gözünün yaşı iki gündür dinmemişti. Yade Hêja gözlerini açtığında ona bişey belli etmemek için Baral yanına dahi gitmemişti. Hezan annesi dışında hepsini eve yollarken ayak diremişti fakat o oğlunu bulacağına söz vermişti kadına. Tek tutunduğu dal adamın dudakları arasından aldığı sözdü. Sahi ne zaman güvenmişti adama böylesine koşulsuzca ? Oğlu söz konusuyken kimseye itimadı yoktu fakat Hezan... Ona inanıyordu. Biliyordu ki getireceğim derse getirirdi. Üzerine oturduğu taş merdivenler dışarının soğuğunu içine içine işlerken o sessizce gözyaşı döküyor konağın büyük tahta kapısına bakıyordu. Kucağında Deniz'le beraber gireceğine inandığı adamı bekliyordu. Anne yüreği yavrusunun canından endişe ederken kendi canını düşünmeyi reddediyordu. Belki saatlerdir burda oturmasının bedelini hasta olarak ödeyecekti fakat ne eve ne barka sığıyordu. Omuzlarına bırakılan yumuşak kumaşla dalgınca düşüncelerinden ayrılıp onu şalı saran görümcesine baktı. Zelal...bu hikayenin bir başka kurbanıydı o da. Baral oğlunu beklerken o kaderinin akacağı yolun sonunu bekliyordu. Bekliyorlardı sadece, ellerinden başka ne gelirdi ki ? Kendi gözleri hüzünle kaplıyken Zelal'in gözlerinde bir öfke vardı. Nefret kitap olup okunuyordu adeta o kara gözlerin ardından. Konuşmak yerine yengesinin yanına oturdu. Onun kucağında tuttuğu ellerini avuçları arasına alıp burdayım dercesine sıktı. Varlığının bir önemi var mıydı bilmiyordu fakat ben burdayım demekten geri kalmıyordu. İki kadının kısa göz teması konağın kapısı gürültüyle açıldığında son bulmuştu. Ateş almış gibi hızla ayağa kalktı Baral. Avluya önce Atilla ardından Hezan girdi. Gözleri adamın boş kucağındaydı. Oğlunu bulacağını söylerken kucağı boş gelmişti. Adımlarını merdivenlerden inmek adına ileriye attı kadın. Adam sanki bir kendisi varmış gibi gözlerine bakarken koştu ona. Oğlundan alacağı tek haber Hezan'ın dudakları arasındaydı. Adamın bir adım ilerisinde dururken Hezan'da avlunun ortasında durmuştu. Onları izleyen gözlerin ikisi de farkında olamayacak kadar kendi dünyalarındalardı. Adam verdiği sözü tutamamıştı. İlk kez eli kolu böylesine bağlıydı...iki gündür gitmediği yer bakmadığı köşe kalmamıştı fakat ne Rafet ne de Deniz vardı. Sanki hiç var olmamış gibi ikisi de ortalıktan kaybolmuşlardı. Kendisine beklentiyle bakan gözlerden gözlerini ilk kez kaçırdı adam. Mahcuptu çünkü. Ne kardeşine ne de bu kadına verdiği sözü tutabilmişti. Timur'a mezarı başında yemin etmişti oysa onlara sahip çıkacağına dair...kadına söz vermişti oysa onları koruyacağına dair... ikisine de verdiği sözü tutamamıştı. Dolgun dudakları adamın bişey demesine gerek kalmadan birazdan yeniden dökeceği yaşların belirtisi olarak titrerken acıyla fısıldadı.
"Öldürdü mü ?" Hangi lisanda anlatsaydı acısını ? Hangi dağa hangi taşa haykırsa geçerdi bedenindeki amansız sızı ? Kimsesizliği bildiği sanırdı oysa. Ne büyük yanılgı ! Bu hiçbir acıyla hiçbir kayıpla eş değer değildi. Annesi öldüğünde küçücük bir kızdı, babası öldüğünde aklı yeni yeni eriyordu, Timur onları değil ölümü seçtiğinde ise bir kadındı, şimdi ise bir anne ! Varı yoğu bütün hayatını adadığı uğrunda kaynıyla bile evlenmeyi göze aldığı oğluna bişey olduysa kadın ant içti gözlerini kapatmaya. Deniz yoksa onun varlığının bir önemi var mıydı ? Eğer Rafet oğluna bişey yaptıysa çıkacaktı karşısına bir kurşunda bana sık diye haykıracaktı! Zaten Deniz'e kıydığında kadını öldürmeyecek miydi ? Diri diri mezara koymayacak mıydı ? Hezan'ın suskunluğuna daha fazla katlanmadı. Günlerdir tuttuğu öfkesi an be an gün yüzüne çıkarken ellerini kaldırıp hızla adamın göğsüne vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...