17.BÖLÜM: Sonanlan Piyes 🦋

1.1K 175 33
                                    

Derlerdi ki hayatımız yaptığımız tercihler üzerine kurulur kader kalemi o tercihlere göre yazarmış yazgımızı. Aynı anda ayrı yerde olamayacağımız gibi aynı anda iki insanı da mutlu edemezdik. Peki ne yapmalıydı insan böyle zamanlarda ? En çok sevdiğini mi seçmeliydi ? Ya iki seçeneği de sevmiyorsa ? İstemiyorsa ? O zaman ne yapmalıydı ? Kimi neyi tercih etmeliydi ? Bu öyle bir araftı ki Baral'ı içine çekiyordu istemsizce. Genç kadın hayatını ortadan iki yarılmış bir uçurum gibi görüyordu. Bir tarafta babaannesi bir tarafta Hezan. Ortadaki yarıkta ise gürül gürül yanan bir ateş. Babaannesiyle gitmek onun için diri mezara sokulmaktan farksızdı peki Hezan ile kalmak ? İmkansızdı... Damarlarında akan kan bu kadına aitken onun istediğinde nasıl acımasız olabileceğini az buçuk tahmin edebiliyordu. Saklamakta bulmuştu çözümü ama şimdi tüm planı babaannesinin gelişiyle patlamıştı. Eğer Hezan kendini sırf Baral için ateşe atmasaydı bugün belki de bu konumda olmayacaktı. İzlediği görüntüler suçsuz yere içerde yatan adamı çıkarmaya yeterdi ama onun özgürlüğüne kelepçe vurulurdu. Derin bir soluk alıp son kez şansını denemek istedi.

"Ben seninle geldim diyelim. Deniz'i hiç bir yere götüremeyiz. Velayeti amcasında."

Yaşlı kadın bilmiş bir edayla başını salladı. Komidinin üzerinde duran telefonu alıp dokunmatik ekranda birkaç tuşa bastı ve kulağına götürdü. Birkaç saniye sone hattın diğer ucundaki kişiye;

"Baral geldi. Odada sizi bekliyoruz." dedi.

Telefonu kapatıp yerine koyarken ikisi arasında bilgisayarın dijital ekranında akıp giden görüntüyü durdurup bilgisayarı kapattı. Odanın kapısı çalınmadan açılırken Baral safi bir merakla gelenlere baktı. Kendisinin konsolosluktan istediği avukat ve William. Babasının adeta genç minyatürü olan adamla göz göze gelmekten kaçınırken William onu izliyordu.

"Geçin oturun konuşalım."

Odanın duvarına yaslanmış katlanabilir sandalyeleri altlarına aldıklarında Baral onların neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Avukat hanımı tanıyorsun zaten. Bize gerekli belgeyi Türkçe dilinde hazırladı. Salakça kaptırdığın velayeti alabilmen için o adamın belgeye imza atması lazım. Eğer olurda itiraz ederse William sana yardımcı olacak. Bilirsin işinde gayet iyidir."

Baral itaatkarca başını salladı. William daha önceden hazırlanmış kağıdı çantadan çıkarıp kadına uzattı.

"Bunu imzalat o adama. Gerisi zaten bir bilete bakar."

Baral deminden beri aynı odanın içinde kaçmaya çalıştığı adamın yüzüne baktı ve alayla güldü.

"Sen Hezan'ı salak mı sandın ? Asla okumadan imzalamaz o kağıdı."

"Mutlaka avukatıyla konuşacaktır. Çağır avukatı eve Hezan'ın imzalayacağı prosedürlerin arasına sok. Arada kaybolur gider bişey anlamaz."

Baral babaannesi William geliyor derken babasını kimin öldürdüğünü bulmaya geliyor diye düşünmüştü. Oysa babaannesi nasıl yaptıysa adamı sakinleştirmiş gözüküyordu. Baral ona hayretle bakıyordu. Sanki bir gece önce ölen onun babası değildi. Nasıl bu kadar duygusuz olabilirdi ?

"Bana öyle bakma."

William onun kitap misali gözlerinden ne demek istediğini anlayabiliyordu.

"Ben..."

"Sen konuşma ! Bu saatten sonra mümkünse ağzını bile açma Baral!"

Suçlanıyor muydu ? Anlayamadı kadın. Sebebi neydi bu ani çıkışın ? Baral ona sormaya hazırlanırken avucunun içindeki telefon ötmüştü. Ekranda Atilla'nın ismi yanıp yanıp sönüyordu.

Kelebeğin Uyanışı 🦋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin