Kapının önünde yemyeşil bahçenin hemen sağında ve penceresine kadar dalları uzanan bir erik ağacı vardı. On altısına yeni bastığı sıralar o erik ağacı da dallarını iyice genişletmiş onu taşıyabilir olmuştu. Babaannesiyle sürekli zıt düştüğü dönemlerin başıydı . O sene Glasgow'a daha doğrusu bulundukları kasabaya yaz gelmek bilmemişti. Şehrin içinde barınmaya fırsat bulamayan kar dağlık kesimde kalan kasabaya yedi yıl sonra tekrar yağmıştı. Simone'la deliler gibi eğlenmişti soğuğun altında. Elleri buz kesene burnunun ucu kıpkırmızı olana kadar eve girmemişti. Ne halaları ne de babaannesi bişey dememişti ona. Zaten ne olduysa da o günlerden sonra olmamış mıydı ? Üzerindeki baskı sanki az gibi daha da fazlalaşmıştı. Halaları okuldan geldiğinde babaannesinin isteği üzerine onun üzerini ve çantasını arıyor daha sonra da odasına kadar eşlik edip ona dayattıkları rutine uyup uyumadığını kontrol ediyordu. İçinde o zamanlardan beri arsız bir kız çocuğu vardı. O baskıya ona dayatılan diretmelere boyun eğecek bir kadın değildi . Lise son sınıftayken en yakın arkadaşı Elysa onu doğum gününe davet etmişti. Baral ona nasıl bir cevap vereceğini bilmediği için sessiz kalırken Elysa bunu olumlu bir yanıt olarak algılamıştı. O gün eve döndüğünde üzerini koklayıp araştıran halasına dilinin ucuyla dediki;"Hala biliyor musun yarın Elysa'nın doğum günüymüş." halası ensesinde topuz yaptığı ve hatta kulaklarını bile altına sıkıştırdığı saçlarını gereksiz yere düzeltip yeğenine umursamaz bir yanıt verdi.
"Yani Marie ? Bize ne bundan ? Kızın vaftiz annesi ben miyim de bana söylüyorsun ?"
Baral dişlerini sıkıp sinirine hakim olurken gene sevecen sesiyle sordu bu sefer;
"Beni de davet etti ama.." Orta yaşlı kadının ilgisini şimdi çekmişti işte mevzu. Mavi gözlerini yeğeninin üzerine dikip incecik kolunu parmakları arasına aldı. Acı kokan nefesi ateş olup siniriyle kırıyordu Baral'ı.
"Hiç bir yere gidemezsin bunlar hep böyle başlar! Önce bir doğum günü partisi sonra gece gezmeleri en sonunda da karnında bir piçle bu kapının ağzında dikilirsin annen gibi olmak için çaba göstereceğine Evans ailesinin asaletini almayı denemelisin Marie !"
Baral'ın yüzündeki acı git gide artarken can havliyle halasının elinden kurtardı kolunu;
"Zaten gitmeyeceğim ! Sözümü bitirmemi beklesene bir kez olsun."
Halası ona kötü kötü bakarken Baral okul çantasıyla halasını baş başa bıraktı.
"İşin bitince çantamı odama getir yarın sınavım var."
Odasına çıkıp yatağının üzerine oturduğunda hıçkırıkları ondan bağımsızca firar etmişti ağzından. Sekiz senedir yaptığı gibi gene hayıflandı. ' Neden bir yetimhanede değilde bunların yanındayım neden ben bunları yaşamak zorundayım !?' Bir süre sonra ağlamaları iç çöküşlere dönerken gözleri penceresinden gözüken erik ağacıyla buluştu. O esnada dışarda tatlı tatlı esen rüzgar erik ağacının dallarının sallanmasına sebeb olurken yüzünde ufak bir şeytanın gülümsemesi peyda oldu. O doğum gününe gidecekti ! Gitmişti de ! Yalnız o doğum gününe değil her istediği yere o erik ağacının sayesinde gitmişti fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi taze dallarla kurduğu arkadaşlığında sonu babaannesine yakalanmasıyla gelmişti. Yediği tokatın izi sanki bugün bile belliydi yanağında. Önce dalları çiçeğe oturmuş erik ağacı kesilmişti daha sonra da penceresine demir korkuluklar takılmıştı...
"Hanımefendi eşyalarınızı almayacak mısınız ? Kenara çekilin lütfen müşterileri rahatsız ediyorsunuz."
Baral onu kapı dışarı eden görevlinin sözleriyle kendine gelirken gözlerini kilitlendiği hedefinden ayrılmadan valizini aldı ve çıkışa yöneldi. Kani sensörlü kapının hemen önünde onu bekliyordu. Sert adımları yeri döverken dışarı çıktı ve onu bekleyen günahsız adama tüm kinini kusmak ister gibi bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uyanışı 🦋
RomanceDüğümlü bir ipi tutmak gibiydi hayatına sahip çıkmak. Sürekli elleri acıyordu...çabaladıkça tutunmaya çalıştıkça aynı yerde eli aynı düğüme takılıyordu kadının. Parmakları arasında canını yakan düğümü bıraktı kadın belki de böylesi daha kolaydı, oys...