43-Üstümüze yağan kurşunlar

212 11 1
                                    

1 ay sonra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


1 ay sonra

Gözlerim aralanırken burnuma gelen mis gibi kokuyla hâlâ uykulu olan bedenim kendine gelmeye başlamıştı. Yatakta doğrulup yanıma bakıp Murat'ı aradım ama yerinde yoktu.

Gerçi artık şaşırmıyordum .Her sabah benden önce uyanıp kahvaltıyı hazırlıyordu. Son vakamdan sonra bir daha mutfağa sokmamıştı .

Ayaklarımı yere indirip terliklerimi ayağıma geçirip esneyerek yataktan kalktım.

Yüzümü yıkamamak için banyoya ilerleyip soğuk suyu açtım. Uykulu yüzüme temas eden buz gibi çeşme suyu beni kendime getirmişti .
Kurulayıp aşağıya yavaş adımlarla merdivenden indim.

-"Yaa sen gene üşenmedin kahvaltı mı hazırladın ya.." diye övgüler yayarak mutfağa ilerliyordum ki Murat'ı ortalarda bulamadım .Ama kahvaltı hazır bir halde üsteli fırında peynirli ekmekler vardı.

Salona doğru ilerleyip camdan dışarı baktım. Odunların basında dikilmiş telefon konuşurken bulunca başta umursamayıp tam dönüyordum ki yüzündeki o burukluğu fark ettim.
Üzgün müydü o niye bu kadar morali bozuk duruyordu ki?

Yüreğime düşen o büyük korku beni telaşlandırıyordu. Bahçeye çıkmak için salondaki cam kapıyı açıp dışarı çıktım.

-"Ne oldu kim ?"diye korkuyla sormamla başını yerden kaldırıp.

-"Dayım...Sen gir içeri geliyorum bende." demesiyle rahatlayıp derin bir nefes verdim.

Ali ise kesin gene yeğenini dönmesi için ikna etmeye çalışıyordur .İçeri hızla ilerleyip mutfağa geçtim .Kaynama sesini duyduğum ocağın üstündeki demlenmiş çaydanlığı alıp masadaki bardaklara demle suyunu döktüm.

Çaydanlığı tekrar ocağa koyup masada yerimi hızla alıp ekmeğin köşesinden kahvaltıma başlamıştım.
Murat'ın ayak seslerini duymamla

-"Gel hadi çayını döktüm .Gene marifetli ellerimle ne güzel bir kahvaltı hazırladım sana." diye alay etsem de ondan hiç sesi çıkmıyordu .

Omuzları düşmüş bir şekilde mutfağa girip fırına ilerledi.

Yavaş hareketleriyle peynirli ekmekleri fırından çıkarıp bir tabağa alırken bu haline şaşkınlıkla bakarak.

-"Ne oldu neyin var?" diye korkuyla sordum.

-"İstanbul'a dönmemiz gerek."
demesiyle yüzümdeki o korku ifadesi bir anda silindi yerini öfke aldı.

-"Ne oldu dayıcığın gene dönmen için hangi bahaneyi buldu. İşler birikti mi dedi yoksa kendimi iyi hissetmiyorum mu?"

Bakışlarını gözlerime bir anda dikip
-"İkisi de değil .Yarın annemin ölüm yıl dönümü." demesiyle bütün cümleler boğazıma durdu.

Gözlerime bakan hüzünlü yaş birikmiş göz bebeklerini fark etmemle ayağa fırlayıp yanına koşturdum Sıkıca boynuna sarılıp

-"Özür dilerim unutmuşum yarın olduğunu. Çok özür dilerim.".

Gardenya Günahsız MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin