Medyada malum fotoğraf var, temsili tabii ki.
Bölüm Hazel'in anlatımından...
İyi okumalar!
~~~
Zamanın ilaç olduğuyla ilgili söylenen hiçbir şeye inanmıyordum.
Geçen günler hatta haftaların bir işe yaradığı yoktu. Her şey olduğu gibiydi.
Yani en azından benim açımdan öyleydi.
Sürekli bakmamam gerektiğini biliyordum o fotoğrafa ama elim yine uygulamaya gidiyor, o hesabı buluyor ve gözlerimin önüne getiriyordu. Fotoğraf paylaşılalı iki gün olmuştu, ama ben kaçıncı kez bakıyordum emin değildim.
Beni bu denli bağımlısı yapan fotoğrafta ne var diye merak etmişsinizdir mutlaka.
İstemsizce her an girip baktığım o fotoğrafta üç yılım vardı aslında. Gözlerimle görmesem muhtemelen asla inanmayacağım o kare hep zihnimde kalacaktı biliyordum.
Onun bana hiç güvenmeyişinin aksine ben –bana olan tavrına rağmen- güvenmeyi bırakamamıştım.
Aptal gibi tutunduğum o parçayı da silip atmıştı bu fotoğrafla. Kızın kim olduğunu bilmiyordum, daha önce hiç görmemiştim ama ciddi anlamda umurumda değildi.
Beni bir kez olsun dinlemeden tam anlamıyla silip atabilecek bir adamı üç yıl boyunca deli gibi sevmiştim. En çok bu koyuyordu.
Ne bir mesaj ne de bir arama, artık ona ulaşmaya çalışmayacaktım. Ben söylemesem de bir an gelecek ve gerçekler ortaya çıkacaktı, inanıyordum. O zaman dengeler değişecekti.
Bana kısasa kısas yaptığını sanıyorken aslında aldatan tarafın o olduğunu er ya da geç anlayacaktı.
"Hazel!" Aniden yüksek sesle söylenen adımı duyduğumda irkilerek arkamı döndüm. Lale, odanın kapısında dikilmiş şaşkınca bana bakıyordu. "Bir saattir sesleniyorum kızım, transa geçmişsin."
"Dalmışım, bir şey mi oldu?"
"Çıkmıyor muyuz?"
Bir an nereye çıkıyor olduğumuzu hatırlayamadığım için duraksadım. Hafızamı zorlayarak sonuca ulaşınca sevimli olduğunu umduğum bir gülümsemeyle Lale'ye baktım.
"Ben hazırlanmayı unutmuşum, hadi sen tek git. Beni beklersen geç kalırsın falan şimdi." Dünyanın sonu gelecekmiş gibi korkuyla konuştuğumda gözlerini devirdi.
"On beş dakikan var, Hazel. Yoksa üstündekilerle seni sürüklerim." İtiraz etmeme izin vermeden koşturarak odadan çıktı. Kapıyı da çarparak kapatmıştı.
Derin bir nefes alıp çaresizce ayağa kalktım. Lale'nin inadı bir kez tutarsa, geri dönüşü pek mümkün olmazdı.
Dün haberimizin olduğu, ani gelişen bir sınıf yemeğine katılacaktık bu akşam. Üniversitenin son yılına girmek üzereyken, lisedeki arkadaşlarımla bir yemek yemek için ne kadar heyecanlı olduğum tartışılırdı. Harika bir lise hayatı yaşamamıştım, sınıf arkadaşlarımın birçoğunun yüzünü bile görmek istemiyordum. Ama bir yandan da odada kalıp kendimi daha da bunaltmak istemiyordum, değişiklik iyi gelecekti.
Benim aksime Lale gayet hevesliydi. Bunda Çetin'in de payı büyüktü tabii. O sınıf ikisi için özeldi, liseden beri birliktelerdi çünkü.
Üzerime geçirdiğim elbisenin iyi göründüğüne kararverince, saçımla ve uykusuzluk-ağlama karışımıyla çökmüş yüzümle ilgilendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldattın mı Beni?
Teen Fiction*yarı texting !Yaşarken önünüze çıkan bazı hatalar, bambaşka doğruları çağırmak için kaderin size sunduğu oyunlardır. Hazel'e her şey bitti dedirten o hatayı ve aslında hatanın nasıl bir doğruya açılıyor olduğunu görmek isterseniz eğer, küçük bir y...