Ben geldiim, biraz geç geldim ama yapacak bir şey yok
Bölüm Hazel'in anlatımından...
İyi bayramlar ve iyi okumalar :)
~~~
"Ela? Uyan artık, güzelim. Korkutmak istemiyorum seni sarsıp, geldik. Evde uyumaya devam edersin." Fırat'ın söylediklerini duyuyordum, ama gözlerimi açmak için gereken gücü toparlayamıyordum.
Ağzımın içinde benim bile anlamadığım bir şeyler mırıldandım. Uyumam gerektiğiyle ilgili bir şeylerdi. Bu kadar beklemeyip beni kucaklayıp çoktan eve çıkarmış olması gereken Fırat'ın neden konuşarak başımı şişirdiğini bilmiyordum.
Biraz önce düşündüğüm şey ani bir şokla bilincimi yerine getirdi. Uyku sersemi halimle olan biten her şeyi unutmuş, Fırat'ın beni kaldırıp yatağıma bırakacağını düşünmüştüm. Ters bir tepki verebileceğimi bildiğinden bunu yapmayacağını ise şimdi kavrayabiliyordum.
Gözlerimi yavaşça araladım. Başım Fırat'a dönük olacak şekilde, oldukça 'boyun tutulmasına' müsait bir pozisyonda duruyordum. Gözlerimi açar açmaz bakışlarımız çarpıştı. Birkaç kez kırpıştırdığım gözlerimle etrafı daha net görmeye çabaladım, o sırada yayılarak oturuyor olduğum koltukta biraz da olsa doğrulmuştum.
Boynumun gerçekten acıdığını anlayınca refleks olarak avucumu oraya götürdüm. Tutulmasa da oldukça ağrıyor haldeydi.
"Ters yattın bayağı, ama uyandırmak istemedim. Çok az uyuduğun belliydi, ihtiyacın vardı uykuya." Boynumu ovuşturduğum elimi dikkatlice izlerken konuşmaya devam etti. "İnelim artık."
"Teşekkür ederim, yani... Bugün yanımda olmak istediğin için." Gözlerimi gözlerinden ayırmadan mırıldandım. Sesim uykudan yeni uyandığımı ilan eder gibi boğuk ve kısıktı.
"Teşekkürlük bir şey yok, ama çok etmek istersen yukarıda edersin." Neyi kast ettiğini anlamaya çalıştım. Eve mi gelecekti?
"Fırat, bu fazla. Hem Lale de evde zat-..." dediğim sırada gülümsedi. Neye gülüyordu, komik bir şey mi söylemiştim?
"Bildiğim kadarıyla evimde kimse yok, Ela. İstersen kendi gözlerinle de görebilirsin birazdan."
"Ne saçmalıyorsun y-..." derken arkamı dönüp kapı koluna uzanmıştım ki gözüm camdan dışarıya takıldı. Etraf oldukça tanıdıktı, evet.
Ama evimde değildim.
Fırat'ın evinin önündeydik.
Ateş dolu olduğunu bildiğim bakışlarım Fırat'a döndü. "Dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır." derken gayet sakindi. "Eve gidelim dedin ve eve geldik. Ben özel bir konum belirttiğini hatırlamıyorum. Ayrıca senden bir saat istemedim, bir gün istedim Ela. Gece yarısına kadar arafta olmayacağız, bizmişiz gibi davranacağız. Şimdi uykun yeterince açıldıysa yukarı çıkalım. Kahvaltı yapmamız gerekiyor."
"Emrivakini de alıp kahvaltıyı baş başa yapabilirsiniz Fırat, bugün yeterince yorgun ve kırgın hissediyorum zaten. Bir de sen üzerime gelmesen olur mu?"
"Ben de o yüzden çabalıyorum zaten, bencillik yaptığımı düşünüyorsun ama kendim kadar hatta daha çok seni düşünüyorum. Eve gidip saatlerce düşüncelere dalmanı, ağlamaktan yorgun düşüp uyuyakalmanı engellemeye çalışıyorum. Bundan önceki iki 27 Ağustos'ta olduğu gibi seni kucağımda uyutmak istiyorum, başka bir şey yok yemin ederim." Sertçe yutkundu. Bakışlarım boynuna indiğinde hareketlenen âdemelmasını görebildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldattın mı Beni?
Teen Fiction*yarı texting !Yaşarken önünüze çıkan bazı hatalar, bambaşka doğruları çağırmak için kaderin size sunduğu oyunlardır. Hazel'e her şey bitti dedirten o hatayı ve aslında hatanın nasıl bir doğruya açılıyor olduğunu görmek isterseniz eğer, küçük bir y...