Medyada Egemen var. (Gözleri çikolataya daha benzeyen halde hayal edelim ehehe)
Yani en azından benim için öyle, siz beğenmezseniz görmemiş gibi yapın ve devam edin hiç sorun değil veıfhowdıpjosk
Bölüm Hazel'in anlatımından...
İyi okumalar!
~~~
"Anladım, Şule Hanım. Anladım fakat böyle bir şey mümkün değil, garanti edebilirim size."
Masaya yasladığım dirseklerimden destek alarak avuçlarımı yanaklarıma kapatmıştım. Dakikalardır bitmek bilmeyen telefon konuşmasının sonlanması için Egemen'e yalvarır bakışlar atmamaya çalışıyordum.
Şule Hanım sabah sabah keyfimin ortasına oturmayı tercih etmişti. Anladığım kadarıyla müvekkiliydi ama konuşma uzadıkça uzuyordu.
Sabah gözlerimi Egemen'in göğsünde açmıştım. Ardından onun ısrarıyla kahvaltıyı dışarıda yapmaya karar vermiştik. Masaya siparişlerimiz geldikten hemen sonra ise onun telefonu çalmıştı.
Birkaç dakika daha konuştuktan sonra sonunda telefonu kapattığında fazla yüksek ses çıkartmamaya çalışarak derin bir nefes aldım. "Özür dilerim yavrum, ama açmam gerekiyordu. Çok mu sıkıldın?"
Başımı iki yana salladım. "Önemli değil. Böyle istedikleri zaman arayabiliyor mu müvekkillerin? Sıkılmıyor musun?"
"Sıkılmıyorum diyemem ama evet, genelde arıyorlar. Akıllarına takılan her şeyi sorma hakları var."
Anladığımı belirten bir şeyler mırıldanıp çayımdan büyük bir yudum aldım. "Sadece çay içip durma, tabağını ben doldurmadan sen doldur bence."
Muhtemelen tabağıma kaçak kat çıkacaktı, bu yüzden abartı bir gülümsemeyle çatalımı peynir tabağından birkaç şeye sapladım. "Ben hallederim, sen yorulma."
Omuzlarını 'sen bilirsin' der gibi silkip kendi tabağını doldurmaya başladı. "Bu arada dün Yunus'la da konuştuk, daha önce gittiğin diyetisyenle tekrar görüşsen iyi olacak sanki."
Peynirimi yutmaya çabalarken kısa bir bakış attım. "Olur." İtiraz etmek gibi bir saçmalığa girişmemiştim çünkü normalin çok altına düştüğümün farkındaydım. Birinin beni zorlaması ve korkutması gerekiyordu sanırım. Diyetisyenim genel olarak bana felaket senaryoları anlatır ve ben de düzenli beslenmeye devam ederdim.
Sanırım Egemen itiraz etmememe şaşırmıştı. Birkaç saniye bana bakıp ağzını açıp kapattı. Sonra gülümseyip göz kırptı. "Güzel o zaman yarın için randevu ayarlamaya çalışalım."
"Genelde yoğun oluyor, ben ararım bugün. Okul başlamadan gitsem daha iyi olacak." Merakla bana döndü. "Ne zaman başlıyor?"
"Haftaya." Bu gerçekle ben de bir iki gün önce yüzleşmiştim. Hayatımda o kadar fazla ani değişim yaşanıyordu ki okulla ilgili hafızamda olması gereken çoğu şeyi yer açmak için silmiştim fark etmeden.
"E az kalmış bayağı hiç lafı geçmedi, ben daha var diye düşünmüştüm."
Dudaklarımı büktüm. Üzgün bir halde mırıldandım. "Ben de öyle düşünüyordum, olan bitenden kafam yerinde değil sanırım."
Bu halime güldükten sonra konuşmaya başladı. "Sık dişini, son bir yıl."
"Öyle umuyorum."
"Öyle öyle, bölümün en başarılı öğrencilerinden biri olduğunu bilmesem bu triplerini yerdim güzelim. Ama yemezler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldattın mı Beni?
Teen Fiction*yarı texting !Yaşarken önünüze çıkan bazı hatalar, bambaşka doğruları çağırmak için kaderin size sunduğu oyunlardır. Hazel'e her şey bitti dedirten o hatayı ve aslında hatanın nasıl bir doğruya açılıyor olduğunu görmek isterseniz eğer, küçük bir y...