Final - 2.kısım

8.5K 358 64
                                    

Medya: final için yaptığım çılgın kutlamadan bir kare

E o zaman hazırsak bitirelim mi bu yolculuğu artık? -not: ben değilim-

Kendimi 'diğer kurgular var sırada' motivasyonuyla gaza getirdim ve sonunda finalin diğer kısmını yazmaya enerji bulabildim.

80k ile kapanışı yapıyoruz bu arada... Öpim mi bi tane hepinizi?

Bölüm Egemen'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

27 Ağustos - unutanlar için, Hazel'in babasının ölüm tarihi

"Tutamayacağınız sözler vermemelisiniz Ecem Hanım." Çoktan dolmuş olan gözlerini benden kaçırıp sağındaki cama döndü. Arabayı inatla çalıştırmamaya devam ederek sessizce bekledim.

Burnunu sessizce çekmeye çalışmasına yumuşamamaya çalışıyordum. Bakışlarımı iyice şişkinleşen göbeğine indirdim. Bir avucu oraya kapanmıştı. Buna direnecek kadar iradeli değildim. Dudaklarım hızla iki yana kıvrılırken, bu halimi görmediği için rahattım.

Elimi yüzüne doğru uzatıp baş ve işaret parmaklarımla çenesini kavradım. Bana doğru dönmesini sağladığımda kızarmış gözlerini görüp sıkıntılı bir nefes verdim. "Tamam, sıkma kendini. İstediğin kadar ağlayabilirsin." Kendini tuttukça bu sürecin uzayacağını biliyordum. En azından içini döküp kısa sürede bitirebilirdi.

İki elini yumruk yapıp gözlerini ovuşturdu. Fazla sert davrandığı için kaşlarım çatılırken derin derin nefeslenip ağlayışını tamamen kesti. "Yok, bitti."

"Gözlerini oydun yavrum, yavaş."

Ağzını aralayıp bir şey söylemek üzereyken birden dudakları öylece kaldı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birden yüzünün huzurlu bir gülümsemeyle aydınlanması afallamama sebep oldu. Çenesindeki elimi tutup karnına bastırdığında bakışlarım oraya çevrildi. Avucumun içindeki hareketliliğin hemen ardından kıkırdadı. "Sanırım birileri uyandı."

Bir şey demeden önce zar zor da olsa eğilip Ecem'in giydiği ince elbisenin üzerinden dudaklarımı biraz önce elimin durduğu yere bastırdım. "Tünaydın bebeğim, biraz uykucu bir gününde miyiz?"

Yeniden Ecem'in tenini zorlayan hareketi bu kez dudaklarımın üzerinde hissettiğimde ben gülsem de Ecem hafifçe inledi. Sert bir tekmeydi. "Yavaş fıstığım, bir ay sonra rahatça selamlaşabiliriz ama şimdilik anneyi rahat bırakalım."

"Sesini duyduğunda deliriyor, gerçekten doğmadan bana bu kadar benzeyemezdi."

"Küçük bir kopyanı doğurmazsan bozuşacağımızı konuşmuştuk zaten."

"İkinci bir Ecem'le savaşırken de böyle demeye devam edersin umarım Ege."

Doğrulup bakışlarımı yüzüne odaklarken göz kırptım. "Şüphen olmasın güzelim, istersen sayıyı arttırıp sabrımı sınayabilirsin. Kaç Ecem'le baş edebilirim konulu bir araşt-..."

İşaret parmağını dudağıma bastırdı. "Doğuma bir ay kala seninle daha fazla çocuk konusunda tartışmayacağım Ege, beni acı çekerken gördüğünde ikinci çocuk olmasın diye sevişmekten bile kaçacağına eminim. Seni tanıyorum."

Savunacak bir yön bulamadığımda dudağımdaki parmağını öpmekle yetindim. Bu konuyu daha sonra düşünmeye devam edebilirdim.

Ecem'in kemerini en az rahatsız olacağı şekilde taktıktan sonra arabayı sonunda çalıştırdım. Yola koyulmak üzereyken telefonum çalmıştı. Arayanın Yunus olduğunu gördüğümde gaza basmadan önce cevaplayıp kulağıma götürdüm.

Aldattın mı Beni?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin