yirmi altı

9.2K 531 26
                                    

Okumadıysanız önce gece attığım bölüme göz atın 💐

Kısa bir şey sormak istiyorum, kurgu sizi sıkıyor mu? Ona göre finale gidiş yolunu kısaltma ya da uzatma planı yapmayı düşüneceğim. Fikir belirtirseniz sevinirim :)

Bölüm Hazel'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Kıvanç'ın atmış olduğu konumun tam önünde taksiden indim. Sıralı şekilde bolca kafe ve restoranın bulunduğu bir caddedeydim. İçeriye girdiğimde öğle saatlerinde olmamızdan dolayı fazlasıyla kalabalık ve gürültülü olan kafede gözlerimi hızlıca etrafta gezdirerek onları görmeye çalıştım.

Tolga'nın yüzünü gördüğümde adımlarımı o yöne doğru yönelttim. Yanlarına ulaşmama az kala önce Tolga ve onun dürtmesiyle birlikte Kıvanç da beni fark etmiş oldu. "Merhaba." diye mırıldanarak Tolga'nın yanındaki sandalyeyi çekip oturdum.

"Hoş geldin." İkisinden de aynı anda aynı şey yankılandığında gülümsedim. "Hoş buldum."

"Biz bayağıdır buradayız, sen kahvaltı yapmış mıydın? Yapmadıysan atıştır istersen." Kıvanç'a başımı olumsuz anlamda salladım. "Kahve yeterli olur."

Mahşer yerinden hallice olan kafede gözüme bir garson kestirmeye çalıştım, biraz zor olsa da sonunda siparişimi vermeyi başarmıştım.

"Ee, nasılsınız? Yorgun görünüyorsunuz oldukça." İlk hamle benden geldiğinde Tolga bu soruyu bekliyormuş gibi elleriyle yüzünü örttü. "Çünkü yorgunuz. Çetin'le, daha doğrusu depresif Çetin ile en son lisede uğraşıyordum. Hamlanmışım."

"Yaşlandım demek istiyor, Hazel. Sen ona bakma. Ruhu emekli onun." Kıvanç suratını buruşturarak Tolga'ya bakıyordu bunu söylerken. O sırada Tolga ellerini yüzünden hızla ayırdı. "Sensin lan yaşlı! Bizden bir yaş büyük olan ben değilim sonuçta."

"Her neyse, Hazel bizim didişmemizi dinlemeye gelmedi. Sen nasılsın asıl? Sen de yorgun bakıyorsun."

Yorgundum. Ancak yorgunluğumun Lale ile bir ilgisi yoktu. Beni yoran, ayağa kalkmamı güçleştiren başka birçok soruna sahiptim. Yine oturup uzun uzun onlara bu durumdan bahsedemeyeceğim için suçu Lale'ye attım. "Uykusuzum biraz. Sabaha kadar Lale'yi dinledim. Ondandır."

Bir noktaya kadar söylediklerim doğruydu. Sabaha kadar Lale'yi dinlemiştim. Ama onu dinlemesem de uyumayacak ve yine yorgun görünecektim zaten.

"O kadar iyi anlıyorum ki... Bir küslük nasıl bu kadar büyük çemberde herkesi etkileyebilir? Şeytan diyor tut ikisini birbirine çarp, kafalarını yerine getir."

Şaşkınca Tolga'ya baktığımda yalancı bir öksürmeyle toparlandı. "Tabi ben şeytanı dinleyen bir adam değilim, sakince çözeceğiz o yüzden. Değil mi Kıvanç?" Topu Kıvanç'a attığında Kıvanç'ın sadece sırıtması nedeniyle önünde duran peçetelikten bir tane alıp buruşturarak kafasına attı.

O sırada kahvemi getiren garsonun yargılayıcı bakışlarına maruz kalmıştı.

"Teşekkür ederim." diyerek bizim yaşlarımızda görünen çocuğa gülümsedim. Bakışlarını Tolga'dan çekip o da bana nazikçe gülümseyip, "Afiyet olsun." dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı.

"Tolga'ya öldürecek gibi bakmayı biliyor, sana gelince nezaket çöktü herife. Yavş-..." Kaşlarımı kaldırarak Kıvanç'a baktığımda ne yapmak istediğimi anlayarak kelimesini yarıda kesip sustu.

Aldattın mı Beni?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin