Bölüm başlığına elli yazarken şoktan çıkamadım. Ne ara elli bölüm oldu ya deliricem hrkejledşjfdhka
Bugün yaklaşık 5 saatlik bir sınavdaydım, o yüzden kafam yerinde değil ama 10k olmamızın şerefine yine de bölüm yazmak istedim. Umarım güzel bir şeyler çıkar bölüm sonuna kadar.
Bölüm Hazel'in anlatımından...
İyi okumalar!
~~~
Geçtiğimiz birkaç günü oldukça olaysız ve yalnız geçirmiştim.
Lale ile halen limoniydik. Sık sık diğerlerinin yanına kaçıyordu.
Yunus ise halamı bir arkadaşının yanına, Bursa'ya, götürmek üzere yola çıkmıştı. Egemen'e sarmak istesem de sezdiğim kadarıyla işiyle ilgili yoğun bir dönemdeydi. Ara ara yazışsak da onu hiç görememiştim.
Elimdeki kahve bardağıyla evin içinde sağa sola adımlarken bir anda telefonumdan yükselen sesle birlikte oraya doğru yürüdüm. Bu zil sesi sık duyduğum bir ses değildi, hatırlatmalarım için kullanıyordum.
Ne olduğunu anımsamaya çalışırken telefonun yanına varmıştım bile.
Okan'ın doğum günü.
Ekranda gördüğüm notla hafifçe gülümsedim. Henüz kimsenin doğum günü hatırlatmasını takvimimden silmemiştim. Gerçi Okan'ınkini siler miydim, bundan da emin değildim.
Garip de olsa ilk pişmanlığını yaşayan oydu. Bana en uzak olan oyken hem de.
O grupla tek bağlantısının Cemre olduğunu en iyi bilenlerden biri bendim. Uzakta kalan, en az olayların içinde olan hep Okan olurdu.
Fırat İstanbul'a döndüğünden beri onunla hiç konuşmadığımı fark edince, doğum gününe denk gelmemin bir işaret olduğunu varsayarak rehbere girip ismini buldum.
Mesajla vakit kaybetmek istememiştim.
Telefon birkaç kez çaldı. Daha fazla beklemeden kapatacağım sırada açıldığını anlayıp duraksadım. Sesini alamadığım da tereddütle adını mırıldandım. "Okan? Orada mısın?"
Derin bir iç çekiş sesi duydum. Kaşlarım istemsizce çatıldı. Okan olup olmadığını bile anlayamamıştım, sesler boğuktu. "Okan?" diye tekrarladım.
"Gitti." Diye fısıldayan bir ses geldi. Bu sesin Okan'a ait olduğunu anlamam birkaç saniyemi aldı. Ağlıyordu.
"Kim gitti? İyi misin Okan?"
Yüksek bir sesle ağlamaya devam ettiğinde ne yapacağımı bilemeden panikledim. Bu denli ağlamasına sebep olan neydi? "Neredesin? Yanına gelmemi ister misin? Sakin olmaya çalış."
"Hastanedeyim ben, onun yanındaydım ama gitti Hazel." Küçük bir çocuk gibi konuşurken az çok içeriğini tahmin ettiğim olayla birlikte içimde derin bir sızı hissettim. Gözlerim hızla dolduğunda Okan'a belli etmemeye çalıştım. "Hangi hastanedesin? Yanına geleceğim, bana söyler misin?"
Bir an cevap vermeyeceğini düşünsem de kısıkça mırıldandığı hastane adıyla birlikte oyalanmadan, birazdan orada olacağımı söyleyip telefonu kapattım.
Üzerime gelişigüzel bir şeyler geçirir geçirmez kendimi evden atıp çağırdığım taksiyi beklemek üzere apartmanın önüne indim.
Aklıma Okan ile birkaç ay önceki buluşmamız geldiğinde daha çok ağlama isteğiyle dolmuştum. Annesinin hasta olduğundan bahsediyordu, ilk aklıma gelen o olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldattın mı Beni?
Teen Fiction*yarı texting !Yaşarken önünüze çıkan bazı hatalar, bambaşka doğruları çağırmak için kaderin size sunduğu oyunlardır. Hazel'e her şey bitti dedirten o hatayı ve aslında hatanın nasıl bir doğruya açılıyor olduğunu görmek isterseniz eğer, küçük bir y...