Önceki bölümü Ege gelmeden kesmem çoğunuzu üzdü VIEWOUWJSKLJ ben de bugün geceyi beklemeden yazıp atayım dedim
Bölüm Hazel'in anlatımından...
İyi okumalar!
~~~
Yunus bir iki dakika önce Egemen tekrar aradığı için odadan çıkmıştı. Odayı tarif etmek yerine onu karşılamak için aşağıya inmeyi seçmesi anlamsız gelse de sesimi çıkartmadan uzanmaya devam etmiştim.
"Seni bu kadar ağlatan, üzen şey onunla mı ilgiliydi? Yani şunu anlamaya çalışıyorum, sendeki yeri ne kadar büyüdü o adamın."
Lale'nin kendi kendine konuşur gibi ama bana bakarak kurduğu cümlelere bir an ne diyeceğimi bilemedim. Ben de aynı şeyi sorgulamıştım ama kendime cevap vermek bir başkasına cevap vermekten daha kolaydı.
"Bilmiyorum ki, nasıl böyle hissettirebildiğini anlayamıyorum." Kısık bir sesle cevapladığımda Çetin ile göz göze geldik. Bana anlayışla bakıyordu, Lale ağzını açmadan o araya girdi. "Zaten bu işler anlam çıkartmakla yürümüyor, akışına bırak. Sen iyi ol yeter, biz arkandayız. Lale çok konuşsa da o da arkanda, merak etme." Son kısımda Lale sertçe koluna vurduğu için sarsılır gibi oldu. Gülerek ikisine baktım. Lale'nin Egemen'e olan ilk tepkisinin zamanla azalacağını ben de biliyordum, sadece o süreç yorucuydu.
Onlara bakmak için her seferinde boynumu fazlasıyla geriyor olmak canımı acıttığında, "Bu yatak biraz daha dik konuma gelmiyor mu? Boynum ağrıdı." dedim.
Çetin yatağın ucundaki masada duran kumandayı alıp bir iki tuşa bastı. Önce tamamen uzanır hale getirdiğinde tip tip suratına bakmıştım. Sonunda istediğim gibi oturur hale gelebildiğimde rahat bir nefes aldım. "Teşekkür ederim."
Göz kırpıp yeniden arkasına yaslanırken aynı anda odanın kapısı açıldı. Yatağın konumu nedeniyle odaya girenleri birkaç adım atmadıkları sürece göremiyordum.
Önde Yunus ve hemen arkasında da hafif rengi atmış halde Egemen göründüğünde, sinirle Yunus'a baktım. Ne demişti de Egemen'i bu kadar korkutmuştu bilmiyordum, ama bana olan kontrol edici bakışlarından anladığım kadarıyla ölüm döşeğindeyim sanıyordu.
Egemen hiçbir şey söylemeden yanıma ulaşıp beni kendine doğru çektiğinde buna şaşırmaya bile vaktim olmamıştı. Yatağın kenarına oturup beni omuzuna doğru yaslamış halde başımın üstünü ve alnımı öptü. "İyisin, yok bir şeyin." Fısıltısını bana çok yakın olduğu için duyabilmiştim ama diğerlerinin duymadığına emindim.
Aniden aklıma gördüğüm kâbus doluştuğunda serum olmayan kolumu sıkıca sırtına sardım. Üzerindeki tişörtü avucumun arasında buruşturduğumda beni daha sıkı tuttu. "Benim yüzümden mi buradasın?" diye sorarken sesinde pişmanlığını hissedebildim. Üzerine gitmek istemiyordum, bir şey söylemeden sessizce durdum.
O, bana git saatlerce dışarıda bekle dememişti. Sadece dolaylı yoldan buna sebep olmuştu.
Omuzuna gömdüğüm yüzümü duyduğum kapı sesiyle kaldırırken, içeride ikimiz hariç kimse kalmadığını fark ettim. Benim gibi Egemen de sesle birlikte başını çevirmişti.
"Gitmişler." diye mırıldandım.
Egemen şu an son düşüneceği şey buymuş gibi umursamadan yeniden bana döndü. "Ateşini bir daha ölçtüler mi? Üşümüyorsun değil mi?"
Başımı iki yana salladım. "Üşümüyorum."
"Nasıl bu kadar çabucak hasta oldun? Neden dikkat etmiyorsun kendine, senden daha önemli hiçbir şey yok demedik mi? Benim verdiğim iki sikik tepkiye bakıp neden kendin zararlı çıkıyorsun Ecem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldattın mı Beni?
Teen Fiction*yarı texting !Yaşarken önünüze çıkan bazı hatalar, bambaşka doğruları çağırmak için kaderin size sunduğu oyunlardır. Hazel'e her şey bitti dedirten o hatayı ve aslında hatanın nasıl bir doğruya açılıyor olduğunu görmek isterseniz eğer, küçük bir y...