(DEFNE'NİN AĞZINDAN.)
Okulun bahçesinde oturmuş derste aldığım notları tekrar niyetine okuyordum, küçük küçük notlar alıyordum. Tek istediğim bu okulu başarı ile bitirmek ve ileride bir hastanede hemşire olarak çalışmak...
Derin bir nefes alıp havayı ciğerlerime çektim. Nur'un hayalide benim gibi hemşire olmaktı ve bu çok büyük olmasa gerek. Eda eczacılık için canını dişine takmış çalışıyordu, tıpkı bizim gibi. Beyza... Beyza ise bizimkinden farklı bir hayali vardı, senarist olmak istiyordu. On yıl sonra hepimizi işinin başında hayal edince hayat çok güzel oluyor...
Düşünceleri bir kenara bırakıp ders çalışsam daha iyi olacak. Dersler beni fazla zorlamıyor, tersine kolay geliyor. Aras'tan sürekli yardım isteme nedenim soruları anlamamam değil, Eda ile aynı ortamda bulunmalarını istiyorum, hepsi bu.
Onları bir araya getirince halîyle bazı zamanlarda Doruk ve Berat'ta bizimle oluyorlar. İkiside iyi çocuklar, Doruk daha farklı biri gibime geliyor. Berat, enerji küpü diye tanımlanan insanlardan ama Doruk öyle değil...
Bahçe de gördüğüm tanıdık yüz ile göz göze geldim. Bu tesadüf mü? Tam onun hakkında içimde mahkeme kurmuşken...
"Selam." dedi yanıma doğru adımlarken.
"Selam... Otursana." dedim yanımdaki boşluğu göstererek. Yüzüne koca bir gülümseme yerleştirip kendini yanıma bıraktı.
"Dikkatini dağıtacaksam gidebilirim!" dedi önümdeki notları işaret ederek. Kafamı iki yana olumsuz anlamda sallayıp notları toparlamaya başladım.
"Bende tam toparlanıyordum."
"Peki, bir kahve içelim mi?" İşte bu hiç fena fikir sayılmazdı. Gülümseyerek teklifini kabul ettim. Birlikte okulun kafeteryasına geçtik, ben bir masaya otururken Doruk kahveleri almak için sıraya girmişti.
Çok uzun değil, benden az uzun. Boylarımız uygun aslında. Kumral ve gerçeği söylemek gerekirse yakışıklı. Birde doktor olacak... Ah hayat ah..!
Kafamı iki yana sallayıp bu düşüncelerden sıyrılmaya çalıştım. Ne saçmalıyorum ben?
Gerçekleri!
Aslında iç sesime hak vermek istiyorum ama kendimi kaptırmaktan korkuyorum.
"Hangi çikolatayı sevdiğini bilmediğim için birkaç tane aldım, umarım seviyorsundur." Bu kadar düşünceli bir erkek ve benim çevremde... Birgün biri söyleseydi inanmazdım.
"Aslında hiç gerek yoktu ama çok teşekkür ederim. Sevdiklerimi almışsın." Memnun bir surat ifadesi ile karşıma oturdu ama sanki yolunda gitmeyen bir şeyler var. Biraz morali bozuk gibi duruyordu.
"Şey... Bir sorun mu var?"
"Yoookk!"
"Doruk seni az biraz tanıyorum ve hiç tanımayan biri bile moralinin bozuk olduğunu anlar."
"Hangi takımlısın, Defne?" Sorduğu soru şaşırmama neden olsa bile cevap verdim.
"Galatasaray, da neden?"
"Gerçekten mi?" diye bağırdı sevinçle. Birkaç göz bize dönünce kaşlarım çatıldı.
"Yani şey, kusura bakma öyle bağırdım falan."
"Neden bu kadar sevindin ki?"
"Ya bugün Galatasaray ve Beşiktaş maçı var ama benimle izleyecek kimse yok. Berat ve Aras Fenerbahçeli, bende bilet almıştım gitmek için öyle ortada kaldım şimdide." Bakışlarını etrafta gezdirip bana çevirdi ve durdurdu. "Sen Galatasaraylısın ve hâlimden anlarsın. Eğer işin yoksa ve müsaitsen bana eşlik eder misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RuH Hastası || Texting
Short StoryRuH Hastası gibiyim, başka bir yolu yok, elim ayağıma dolanıyor...