Korktuğum biraz önce başıma gelmişti. Oluşan sessizlikte yalnızca nefes alış verişlerimiz duyuluyordu. Yapmam gereken bir açıklama, söylemem gereken sözler vardı ancak dilim düğümlenmiş gibiydi.
Hani bir rüya görürsünüz, konuşmak istersiniz; yanınızda, dibinizde insanlar var ve siz konuşamıyor.. Olmuyor Çıkmıyor sesiniz, çıksa bile, çığlık atsanız bile dibinizdeki duymuyor sizi...
"A... Ar... Ar... Aras!" Tek söyleyebildiğim bu olmuştu. Biraz önce telefondan açtığım ışık kapanınca karanlık esir almıştı ortalığı. Az biraz pencereden yansıyan ışık vardı ama işe yaramıyordu.
"Ne oluyor burada?" Bağırışı ile birkaç adım gerilemiştim. Eyüp anın şoku ile ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Aras bize doğru geliyordu, daha doğrusu Eyüp'ün üzerine doğru yürüyordu.
"Sen... Sen kimsin lan? Benim sevgilimi kim olarak mutlu etmeye çalışıyorsun?" Sesi gittikçe yükseliyordu.
"Ya... Yanlış anladın. Kötü bir niyetim yoktu. Dinle bizi." Aras, Eyüp'ten işittiği sözlerle güldü.
"Dinleyeyim, öyle mi?" Sözlerini sonlandırması ile yumruğu atması bir olmuştu. Eyüp tam önüme düşmüştü. Ağzımdan istemsiz kaçan çığlık ile bir yerde yatan Eyüp'e, bir sinir küpüne dönmüş Aras'a bakıyordum.
Hızla kolumu tutup yanıma çekti, sinirli olduğu için ne yaptığının farkında değildi. Kolumu sıkıyor ve canımı çok fazla acıtıyordu.
"Bir daha... Bir daha sakın. Böyle iyi karşılamam." Eyüp'e doğru eğilmiş konuşuyordu.
"Aras." Acı ile çıkan sesimi duymuyor gibiydi. Hızla yürümeye başladı. Asansörün önüne gelince kapıyı açtı ve beni içeri geçirdi, dairenin olduğu katın numarasına bastı.
"Eve git şimdi, sonra konuşuruz güzelim." Geri çekilip arkasına bakmadan gitmişti.
"Aras!" Tam çıkacağım sırada otomatik kapı kapanmıştı.
"Araaaaaaasssss! Gitme, dinle beni." Sözlerim boşunaydı, gitmişti. Gözlerimden akan yaşlar yüzünden görüntü bulanıklaşıyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm, cebimdeki telefonu alıp elimin tersi ile gözyaşlarımı sildim ve Aras'ın ismine tıkladım. Bir defa çaldıktan sonra meşgule almıştı. Asansör durunca zorla ayağa kalktım, kolum sızlıyordu. Duvara tutunarak kapının önüne geldim ve zile bastım. Kapı açılmadan beni taşımakta zorlanan bacaklarım tamamen işlevini yetirmiş gibi yere çöktüm. Kapıyı açan Beyza gördüğü görüntü karşısında korkuyla yanıma eğildi.
"Ne oluyor, Eda? Kızlar... Nur... Defne!" Ağlıyordum yalnızca, güveni kırılmıştı Aras'ın ve belli etmeden çekip gitmişti. Belkide belli etmişti ama ben anlamamıştım. Kızlar korku ile başıma toplanınca içeri geçirdiler beni.
"Aras..." Şaşkınlık ve korku içeren bakışlarla bana bakıyorlardı. Defne'nin uzattığı sudan bir yudum alıp konuşmak için zorladım kendimi.
**********
"Bir şey söylemeden nereye gitmiş olabilir. Bu lanet telefon neden kapalı?" Kızlara olayı anlattıktan sonra Doruk, Berat ve Kaan'ı aramışlardı. Şimdide Doruk sakince düşünmeye çalışıyordu, ki pek sakin değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RuH Hastası || Texting
Short StoryRuH Hastası gibiyim, başka bir yolu yok, elim ayağıma dolanıyor...