Okulun kafeteryasında oturmuş Aras'ın gelmesini bekliyorduk. Evet, evet bizim yanımıza gelecek. Gelme sebebi ise Defne'ye soru çözecek.
Defne, başarılı bir öğrenci olmasına rağmen ben ve Aras'ı bir araya getirmek için soruları anlamadığı bahanesini ileri sürüyor ve Aras her şeyden habersiz yardımcı oluyor. İyi çocuk diyorum her zaman.
Nur, Defne ve ben bize doğru ilerleyen Aras ve arkadaşlarına çevirdik bakışlarımızı. Geç gelme sebebi arkadaşlarını beklemesiymiş.
Defne ani hareketler ile telefonu kulağına götürüp Araslar yaklaşınca oyunculuğunu konuşturdu. Her şey iyi hoş da neden böyle bir şey yapıyor?
"Anladım, biz hemen geliyoruz." Kaşlarım çatık hâle bürününce bana rahat ol dercesine bakıyordu.
Aras ve arkadaşları sandalye çekmiş yanımıza oturmuşlardı.
"Aras, çok özür dilerim ama arkadaşım aradı ve acilen gitmemiz lâzım."
"Sorular senin için önemli demiştin... Şey yani tabii gidebilirsin, hiç sorun yok."
"Evet, soruları yarına kadar yetiştirmem gerekiyor... Şöyle yapsak; sen ve arkadaşların akşam bize gelseniz, yemekten sonra anlatsan? Ne olur kabul et."
Defne'nin neden böyle bir şey yaptığını yeni yeni anlamaya başlamıştım. Canım dostum benim.
İçimden hiçbir sorun çıkmasın diye dua etmeye başladım.
"Olur, olur mu arkadaşlar?" Allah'ım ne olur arkadaşları da kabul etsin.
"Abi siz gidin ama ben gelemem." Bakışlarımız sözlerin sahibi Berat'a döndü.
"Neden?" dedik hepimiz aynı anda. Hayırdır der gibi baktı önce.
"Iııııı... Şey... Ben Beyza ile aynı ortam da duramam." Bu çocuğun Beyza ile ne alıp veremediği var?
"Oğlum ne saçmalıyorsun? Geliyoruz biz kızlar." Doruk araya girip hepsinin adına son kararı verdi.
"Ben istemiyorum abi, siz gidin. Kızla iyi anlaşamıyoruz, evde de rahatsızlık vermeyeyim."
"Olur mu hiç? Lütfen gelin ve Beyza ile aranızdaki şu saçma atışma da kapansın." Benim sözlerim ile Aras başını salladı.
"Eda haklı, bu anlaşmazlık nedir? Zahmet olmazsa kabul ediyoruz."
Defne zafer kazanmış gibi sevinip ayaklandı, bizde peşinden. Akşam görüşmek üzere sözleşip ayrıldık.
İşimiz olmadığı için direkt eve geldik, Beyza evdeydi. Ona muhteşem haberi verip bir şeyler hazırlamak için işe koyulduk. Beyza ilk başta Berat'ın geleceğini duyduğu zaman morali bozulsa da sonradan benim için sorun yok izlenimi verdi.
*************************"Önce bir şeyler atıştıralım, zaten eve gelince ben sorulara baktım, biraz anladım. Yani soru sayısı az. Kısa sürede hallederiz."
"Şey, lavabonun yerini öğrenebilir miyim?"
"Ev çok büyük sanki... Şu kapı ışte." Berat'ın sorusuna ters bir şekilde de olsa Beyza cevap vermişti. Berat söylene söylene lavaboya gitti.
Hep birlikte masaya geçmiştik ki gözüme Doruk ve Defne takıldı. Aslında yalnızca Doruk takıldı. Defne'ye kendisi tabak hazırlamıştı. İlk başta yanlış anlasam da sonra konuşuruz diye bir köşeye aldım konuyu. Nur kendi hâlinde tabak hazırlıyordu. Berat ve Beyza birbirlerine bakınca surat assalarda bize bakınca öyle değillerdi, neyse ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RuH Hastası || Texting
Short StoryRuH Hastası gibiyim, başka bir yolu yok, elim ayağıma dolanıyor...