Benimle Yaşa, Hande Mehan
Neon Lights, Pim Stones𓍯
Attığımız her bir adımda cehenneme daha da yaklaştığımızın farkında değildik, her insan işlediği günahlara rağmen bir ümit cennete gideceğini sanırdı. Çünkü o günahın onlar için her zaman bir açıklaması olurdu, her hatanın bir nedeni vardı o insanlar için.
Ben yaptığım hataların, işlediğim günahların bilincinde yaşamıştım bu yaşıma kadar, cennete gitmek için aciz bir beklenti duymazdım. Cehennemde yanmaktan elbette korkuyordum, çünkü; o kimsenin tarif edemeyeceği kadar büyük bir acıydı ve son bulmuyordu ancak ruhumun arafta kaybolmasından cehennemde yanmayı tercih ederdim.
Ben bir adım attım, o bir adım attı ama ortada buluşamadık. O, yaşadığı pişmanlık duygusuyla adımlarını durdurduğunda ben yaşadığım kırgınlık ile devam ettim yoluma. Adımlarım her ne kadar ona gidiyor olsa da gözlerini bir an çekse gözlerimden arkama bakmadan kaçardım buradan, bu yüzleşmeden çok korkuyordum.
En son babamla yüzleşmiştim.
O yüzleşmenin sonunda, babam ölmüştü.
Yumruk yaptığım sağ avucum yanağına indiğinde yüzü yavaşça sağ tarafa döndü, elim yanağından çok acımıştı buna emindim. "Bana ne yaptın?" gür sesim sitenin içinde yankılandığında parktaki insanların bu tarafa baktığına emindim "sen kimsin?"
Dilini dudağında gezdirdi ve sonrasında dudaklarını birbirine bastırarak bana döndü, bir ölüm kadar siyah gözleri gözlerime çarptığında yüzüm acıyla kasıldı. "Sen benim Ali'm olamazsın" başımı iki yana sallayarak inkar ettim bunu "Ali'm bana böyle şeyler yapmazdı." Ali'm beni yarı yolda bırakıp gitmezdi, senelerce hayatta mı yoksa öldü mü diye bir ikilemde yaşatmazdı. Benim Ali'm yanı başımda olmasına rağmen yanıma gelmemezlik yapmazdı, o her zaman bana gelmek için bir yol bulurdu.
"Bilmediğin şeyler var" alaylı gülüşüm başını hafifçe sola eğmesine neden oldu, ne bekliyordu? Tamam o zaman, diyerek kabullenmemi mi? "Ben hayatım boyunca bilmediğim şeylerle yaşadım Ali" Ali'm değil, Ali. "Sen, beni yarı yolda bıraktın. Hayatta olmana rağmen seni ölü sanmama izin verdin. Neler hissettim haberin var mı? Seni öldü sandım, seni en son gördüğüm an ölüme yürüdüğün o andı. Seni kafama öyle kazımama izin verdin, senden sonra neler yaşadım bunlardan haberin var mı?"
Bana bir şey söylemedi, siyah gözlerini üzerime dikip bana bakmaya devam etti sadece. Bende durdum, sustum ve gözlerine baktım. Diline dökemediği cevapları gözlerinde aradım, en azından gözlerinden almak istedim o cevabı ve aldım.
"Vardı" fısıltım bir çığlığı andırıyordu "her şeyden haberin vardı ama yine de bana gelmedin" hayal kırıklığı ile bir iki adım geri gittim. Yaşadığım onca şeyi biliyordu; ailem sandığım insanların birer yabancıdan ibaret olduklarını, anne ve babamı kaybettiğimi, hiç tanıyamadığım anne ve babamın cenazesine katıldığımı biliyordu ama yine de bana gelmemişti. "Bana çok fazla şey öğrettin" sanki kuracağım cümleyi biliyor gibi başını iki yana salladı, elbette biliyordu. Aradan kaç sene geçmiş olursa olsun kafamdan geçen düşünceleri kitap okur gibi okuyordu.
"Ama sen bana önemli olanın ölmek değil, güvendiğin biri tarafından ölmek olduğunu öğrettin. Sen bana önce güvenmeyi sonrasında da o insan tarafından canice öldürülmeyi öğrettin."
"Bak hiçbir şey bilmiyorsun" bana doğru bir adım yaklaştığında siyah gözlerinin etrafı kızarmıştı "sana gelmedim değil, gelemedim" başımı iki yana salladım. "Beni dinle sadece" geri gitmeye çalıştığımda ellerini yanaklarıma yerleştirip beni durdurdu "sadece dinle, sana her şeyi anlatmana izin ver" Tanrım, ağlamama izin ver, yalvarırım. Ağlama izin ver yoksa bu göğsümdeki ağrı yok olmaz, ağlamak istiyorum Tanrım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
General FictionBir rüzgar esti, bir kırlangıç uçmak için yuvasından atladı. Ağaçlardaki tüm yaprak soldu, döküldü ve ağaçlar yeniden çiçek açtı. Ve ben onu gördüm. O gülüşü. Başına geçirdiği kapişonu yüzünden yüzünün tamamı gözükmüyordu ama yanında oturan arkadaşı...