73: Mutluluk

227 8 0
                                    

Anla, Diyar Pala
Glimpse Of Us, Joji

🍂

Hayatımı uzaktan, sanki bir başkasının hayatını izliyormuş gibi izlediğim oluyor bazı zamanlarda. Evet, hayatı ben yaşıyorum ama aslında yaşadığım hayattan, yaptığım şeyden o kadar uzaktayım ki, kendimi dışarıdan bir göz gibi hissediyorum. 

Kendimi, kendi hayatımdan uzak, yabancı görüyorum. 

Aynı anda hem çok sevmiş hem de çok sevilmiş birisi bilir ki, bir daha öyle bir sevgiyi asla yaşayamayacaktır. Bir daha kimseyi sevmemek, çok büyük bir laf ama bir daha kimseyi o hislerle sevmeyecek olmak gerçek olan. 

Biliyorum ki, tüm ihanete, tüm yalanlara ve tüm oyunlara rağmen bir daha kimseyi onu sevdiğim gibi sevmeyeceğim. Biliyorum ki, bir daha birisi bana beni sevdiğini söylediği için, o sevginin içimde uyandırdığı hisle bir çocuk gibi ağlamayacağım. 

Bazen onu, onun üzerimdeki gözlerini hissediyorum. Etrafımda olduğunu, kendini bana göstermeden beni izlediğini biliyorum. Bunu yapacağını bilecek kadar onu tanıyorum ama bana oyunlar oynayacağını düşünecek kadar tanımıyorum. 

Keşke diyorum, keşke onu hiç affetmeseydim de sadece beni aldattığını sansaydım, o zaman her şey daha kolay olabilirdi. 

Bir şeylerin devrilme sesi, uykumun içine bir karabasan gibi sızdığında olduğum yerde sıçradım ama gözlerimi aralamadım. "Sessiz ol" diye bir fısıltı duydum ama kime ait olduğunu anlayamadım, bir çift kol beni daha sıkı sardığında uykuya geri dönmek üzereydim ama fısıltılar daha da arttı. 

"Amcam veya abim bunları böyle görürse neler olur biliyor musun?"

"Tekin abi bir şey yapmaz ama Pars abi hakkında bir yorum yapamıyorum."

Başımın yavaşça havalandığını hissettim ilk önce ama hemen ardından havalanın başım değil başımı yasladığım şey olduğunu anladım. "Derdiniz ne sizin?" Mete'nin hemen yanımdan gelen sesini duyduğumda başımı yasladığım şeyin onun göğsü olduğunu ve beni saran kolların da ona ait olduğunu anladım. 

"Sonunda uyandın, hadi kalk kimse uyanmadan" seslerin kime ait olduğunu ayırt etmeye başladığımda gözlerimi yavaşça araladım ve esnedim. Elimle ağzımı kapatırken Emir ile göz göze geldim, mavi gözlerini etrafı kızarıktı. Ya çok az uyumuştu yada hiç uyumamıştı, aylardır olduğu gibi. 

Mete'nin göğsünde yatıyordum, kollarımı beline sımsıkı sarmıştım. 

En son, şafak sökmek üzereyken çok uykumun geldiğini hatırlıyorum, öncesinde burada, koltukta onunla konuşuyorduk ama ne ara uykuya daldığımı hatırlamıyorum. Yavaşça doğrulduğumda Mete kollarını benden çekti "günaydın" dedim dizlerimi kendime çekip kollarımı dizlerime sarıp. 

"Sonunda uyanabildiniz gerçekten, iki dakikada kırk yıl yaşlandım." 

"Sen niye bu kadar konuşuyorsun kardeşim?" dedi Mete, Emir'e bakarak "bu kadar konuşmak iyi değil." Emir yüzünü saçma bir şekle sokup "ikizinin ne kadar konuştuğunun farkında mısın sen?" gözlerim yavaşça mutfaktan elinde kahve kupaları dolu bir tepsi ile çıkan Işılay'a kaydı. Saçları dağınıktı, bembeyaz yüzünün belirli yerleri hafif hafif kızarıktı. 

"Günaydın" dedi onu dikkatle incelediğimi fark ettiğinde "size kahve yaptım, Emir'in sizi uyandıracağını bildiğim için" tepsiyi orta sehpaya bırakıp kupalardan birisini aldıktan sonra karşımızdaki koltuğa oturdu. "Mutfağı birazcık dağıtmış olabilirim, kahveyi bulmak biraz zor oldu ama sonra gördüm ki kahve tezgahın üzerinde, su ısıtıcısının hemen yanındaymış. Kupalar da dolaptaydı zaten, ne çok kupanız varmış. Gerçi hepiniz kahveyi çok sevdiğiniz için normal ama bazıları çok güzeldi çalmayı düşünmedim değil."

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin