19: Bir Mumun Ateşinde Yanmak

712 24 1
                                    

Bu Şehir Bugün Sensiz, Perdenin Ardındakiler
Favorite Crime, Olivia Rodrigo


𓍯

Küçük bir kızken bir kahramanın gelip beni kurtaracağına inanmıştım her zaman, aciz bir beklentiyle akıtıyordum göz yaşlarımı. Ama sonrasında anladım ki; bazen kahramanın seni bulmasını beklemek yerine, sen onu bulmalısın. Ve ben tesadüf eseri de olsa, onu buldum. 

Onu bulduğumda da henüz küçük bir kızdım, acılarımdan, acılarıma sebep olan o evden kaçarken kahramanıma rastlamıştım. Kara bir şovalyeyi andırıyordu dışarıdan, sert, öfkeli ve isyankar. Siyah saçları, bronz teni ve kapkara gözleri vardı, ben o kara gözlerde ilk kez güveni tatmıştım. 

Beni hem acılarımdan hem de sokaktaki kötülüklerden korumuştu. 

Ve sonra Deniz gelmişti, onun bir kahraman olmadığını onu ilk gördüğüm an anlamıştım. O, gerçek bir kara şovalyeydi. Gözlerinden zehirler taşan bir adam benim zehrim olmuştu. Bana güvenmem için bir neden bile vermemişken ona karşı engelleyemediğim bir güven duymuştum. Sanki güven somut bir kavramdı ve göğsümden onun göğsüne uzanıyordu. 

Saçlarımdaki suyu havlu ile almaya başladığımda gözlerim karşıdaki aynadaydı, odanın içinde, belirli köşelerde duran mumlar yanıyordu. Tek ışık kaynağı, mumun ucunda yanan cılız ışıktı ve eğer ki açık camdan esen rüzgar o ateşi söndürürse karanlığa hapsolacağımı bilmeme rağmen bir korku hissetmiyordum. Gözlerim Deniz'in aynadaki yansımasına kaydı hafifçe, sırtını yatak başlığına yaslamıştı, elinde bir dosya vardı ve gözleri dosyanın içindeki satırlarda dolanıyordu. 

Su damlaları saçlarından düşerek omzuna akıyordu, bu loş aydınlıkta bile su damlalarını görebiliyordum. Havluyu kalktığım koltuğa bıraktım ve yatağa ilerledim, Zagor ve Hüngiv tekli koltukta uyuyorlardı. Yatakta emekleyerek Deniz'in yanına ilerlediğimde gözleri kısa bir an dosyadan ayrılıp bana kaydı ama sonra gözlerini tekrar dosyaya çevirdi. 

Dün herkesi evden kovduğumdan beri sadece ikimiz vardık, Zagoru'u yürüyüşe çıkarmamızın dışında evden hiç çıkmamıştık. Birlikte yemek hazırladık, film izledik ve kitap okuduk. Bu gece ise Deniz bir kaç müvekkilin dosyasıyla ilgilenmesi gerektiğini, kısa süreceğini ve ondan sonra film izleyebileceğimizi söylemişti. O dosyalarla boğuşurken bende eksik kalan derslerime bakmıştım, yarın okula dönme zamanım gelmişti. Ve sonrasında ise ikimizde üst üste duş almıştık ama onun işi bitmemişti ve bende film izlemek istediğimi söylememiştim, açıkçası film izlemenin bir önemi yoktu, onun yanında durmak bana yetiyordu. 

Elindeki dosyayı iterek başımı karnına yasladım ve yatakta yan bir şekilde uzandım, dudaklarını kaplayan tebessümden hemen sonra dosyayı komodinin üzerine bıraktı ve elini ıslak saçlarıma daldırdı. O saçlarım okşadıkça onun kokusu odanın içine yayılıyordu çünkü her ne kadar kendi şampuanım olsa da onun şampuanını kullanmayı tercih ediyordum.

"Bende senin şampuanını kullanmalı mıyım?" diye sordu eğlenceli ama yorgun bir sesle, saatlerdir dosyalarla ilgilenmişti, müvekkilleriyle ve sekreteriyle onlarca telefon görüşmesi yapmıştı. "Çiçek gibi kokmak istiyorsan" dedim ve dudaklarımı büzdüm, bana doğru eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında elim yanağını buldu.

İki gündür yalnızdık ama aramızda hiçbir yakınlaşma olmamıştı ve bu ikimizin de elektrik akımıyla dolu gibi dolaşmasına neden olmuştu. Mesela yemek yaparken sürekli birbirimize temas ediyorduk ve o temastan sonra ne yapacağımızı unutuyorduk ama ikimizde asla bir adım atmamıştık ve şimdi ilk adımı atan o, olmuştu. Dudaklarımı dudaklarından ayırmadan dizlerimin üzerine kalktığımda kolunu belime doladı ve beni kucağına çekti, kucağına sanki ata biner gibi oturdum.

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin