48: Katil

419 25 2
                                    

Left Outside Alone, Anastacia
Hala Seni Çok Özlüyorum, Redd
Beni Sev Diyemem, Anıl Selvi

❛  

Yorgunluğu hiç bu kadar yoğun hissettiğimi hatırlamıyorum. Bana ait olan her bir parça, hem duygusal hemde fiziksel olan her bir parça çok yorgun. Kirpiklerimi kırpmak bile bazı anlarda o kadar zor geliyordu ki. Üzerimde olan gözleri bu yorgunluğu daha çok hissetmeme neden oluyordu. 

Latif dedenin kafesindeydim, döneli sadece üç gün olmuştu. Geldiğimin ertesi gününden beri kaçırdığım finalleri kurtarmak için bütlere çalışıyordum. Deniz ise hemen karşımdaki masada oturuyor ve gözlerini bir saniye bile üzerimden çekmeden kahvesini içiyordu. Bir şekilde buraya geldiğimden haberi oluyor olmalıydı, ben geldikten sonra geliyordu çünkü. Günlerdir böyleydi.

Ama yine de yanıma gelip benimle tek kelime konuşmuyordu. Bu iyi bir şeydi. Onunla konuşmak istemiyordum, sesini duymayı deli gibi istesem de onunla konuşamazdım. Onun için, kendimi yeterince hiçe saymıştım. Daha fazlasını yapmaya niyetim yoktu. Önünde bir sürü dosya olduğunu göz ucuyla görmüştüm ancak hiçbirisinin kapağını bile açmıyordu. Buraya sadece beni izlemek için gelmiş gibiydi. 

Acaba sevgilisi nerede?

Kafenin kapısı açıldığında gözlerimi oraya çevirdim, Cemre sanki iç sesimi duymuş gibi kafenin içine girdi. Sarı saçları dümdüzdü, her zamanki gibi. Yüzünde hafif bir makyaj vardı, altında tüm vücudunu saran bir kot pantolon, üzerinde ise transparan bir bluz giymişti. Bluzun üzerine ince askılı bir crop giyerek değişik bir tarz yaratmıştı. Topuklu ayakkabıları kafenin zeminine çarparken ister istemez onun dikkat çeken fiziği ile benim günden güne yok olan bedenimi kıyasladım. 

Benim altımda beyaz bir eşofman takımı vardı, ince askılı beyaz bir badinin üzerine göğüslerime gelen kısa bir sweat giymiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Benim altımda beyaz bir eşofman takımı vardı, ince askılı beyaz bir badinin üzerine göğüslerime gelen kısa bir sweat giymiştim. Düz ve sönük saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yapmıştım ve yüzümde makyaj yoktu. Cildim soluktu, bir ölünün cildine benziyordu. 

Cemre, Deniz'in yanına ilerledi ve sandalyeye yerleşip dudaklarını Deniz'in yanağına bastırdı. O an, Deniz ile göz göze geldim. Canım yanmıyordu ama ince bir sızı hissediyordum, artık yanmıyordum çünkü kül olmuştum. Bu kafede, benimle birlikte olduğu masada Cemre ile oturuyordu. O masayı kırmıştık, yerine yenisi gelmişti.

Ben gitmiştim, yerime Cemre gelmişti.

Gözlerimi onlardan çektim ve önümdeki ders notlarına çevirdim, en azından dağ evinde kaldığım bir kaç haftada Emir'den istediğim notlar sayesinde biraz daha bilgim vardı. Çalıştığımı unutup tekrar tekrar çalıştığım için bilgilerin çoğuna fazlasıyla hakimdim. Vizelerim yüksekti, ancak bütü geçemezsem derslerin çoğundan kalırdım. 

Üzerime bir gölge devrildiğinde başımı kaldırdım ve Latif dedenin bana anlayışla bakan gözlerini gördüm. Elinde iki fincan tutuyordu "benimle kahve içmek ister misin kızım?" başımı sallayarak yerimden kalktım, telefonumu alıp Latif dedenin peşinden ilerledim. Birlikte kafeden çıkıp dışarıdaki masalara oturduk, eskisi gibi.

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin