56:Şifre

389 16 0
                                    

İz, Femrez
Bir Çocuk Sevdim, Serin

🌻

Kadere inanmayan, her şeyin bir tesadüf eseri olduğunu düşünen ben artık kadere inanıyordum. 

Yaşadığımız hiçbir şey, tesadüf değil, asırlar önce yazılan kaderimiz sayesindeydi. Biz sadece, kendi kaderimi değiştirebilirdik ama sadece ufak bir şekilde. Çünkü yazılmış bir şeyi, başından sonuna kadar değiştiremezsin. Yaşayacaklarını değiştiremezsin, yaşarsın. Her şey, olması gereken zamanda olması gereken şekilde olurdu. 

Bu zamana kadar Deniz'i asla affetmeyeceğimi düşünüyordum ancak affetmek için bir adım atmıştım. Bu zamana kadar yapmamıştım, çünkü şimdi yapmam gerekiyordu. Ona karşı hislerim, hareketlerim herkese olduğundan farklı olduğuna göre bir şeylere daha müsamaha gösterebilirdim. Benden bir şeyler saklıyordu ancak bunu hazmedebilirdim, deneyebilirdim. 

Çünkü, onun kollarında olmanın verdiği huzuru hiçbir yerde bulamaz, aramazdım. 

Şimdi onun kolları arasındaydım, saçlarım yine onun şampuanı ile yıkanmıştı. Saçlarımı o yıkamıştı. Aylar sonra kendimi ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum, bugün yaşananlara rağmen. Üzerimde ona ait bir tişört vardı, burada kalan eşyalarım olmasına rağmen ona ait olan bir şeyi giymeyi tercih etmiştim. Başım göğsüne yaslıydı, tam iki göğsünün üzerindeydi ve kalp atışlarını duyabiliyordum. 

Huzurlu bir şekilde atıyordu kalbi. 

Dudaklarım kıvrıldı ve kolumu beline daha sıkı sardım, dudaklarını saçlarıma bastırdığında yanağımı göğsüne sürterek başımı kaldırdım. Onun tarafında yanan mumun ışığı sol gözüne vuruyordu, bir gözü karanlıkta kalıyordu ancak sol gözündeki tüm sarmaşıkları görüyordum. O sarmaşıklar şimdi ne onu ne de beni sarıyordu. 

Elimi kaldırıp sakallarını okşadığımda, gözleri kısıldı. Yorgundu, uykusu vardı ve tahminimce dün de hiç uyumamıştı. Ama yine de gözlerini kapatmıyordu. Banyoda, düşüncelerimi dağıtmak için bana neden Ali ile birlikte olduğunu anlatmıştı. Açıkçası, ikisinin oturup rakı içmesini beklemiyordum ama olmuştu. Ali'nin evinde oturup rakı içerlerken karakoldan gelen telefonla ikisi birlikte fırlamıştı evden. Ama konu oraya gelince konuşmayı kesmiş ve saçlarımı şampuanlamaya devam etmişti. 

Biliyordum, öfke doluydu ama bunu bir şekilde saklamayı başarıyordu. Karakolda, beni sakinleştirmek için kendisini de sakinleştirdiğini biliyordum. "Çok güzel bir adamsın" gür kaşlarını çattığında başımı kaldırdım ve avucumu kalbine yasladım "burası çok güzel." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra iki elini de belime yerleştirdi "orayı güzel yapan senin varlığın" parmakları belimi okşadı "sen olmasaydın bok gibi bir adamdım." 

"Yaralıydın, ben sadece yaralarını sardım. Kalbindeki açık yaraları kapattım ve kalbinin güzelliği ortaya çıktı." Dudaklarını araladığında söyleyeceği şeyi tahmin ederek avucumu dudaklarına yasladım "bana bu cümleleri kurmanı istemiyorum, bunlar her şeyi daha da zora sokar." Dudaklarını avucuma bastırdığında gülümsedim ve avucumu çektim, gözlerimi ondan çekmek her ne kadar olsa da gözlerimi pencereye çevirdim. 

Tül perdeden dışarının kızıllığı içeri sızıyordu "kızlara mesaj attım, benimle olduğunu ve eve gitmeyeceğini söyledim" onu başımla onayladım. "Çantanı bulabileceğimizi sanmıyorum" oflayarak ona döndüğümde gülümsedi. "Bütün paramı telefona yatırıyorum, yakında mandıra filozofuna dönersem şaşırma" güldü ve kadife sesini duydum. 

"Karakola gidip çantanın kaybolduğunu bildirmeliyiz ve bankayı arayıp kartlarını iptal etmen lazım." 

"Bir sürü iş yani."

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin