Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.Hatıralarım, Perdenin Ardındakiler
Son Arzum, Nilüfer❛
Rüzgarın her zaman bana bir şeyler fısıldadığını hissetmişimdir. Kulağıma çarpan o uğultusunda muhakkak benim için bir şeyler olurdu. Kimsenin saçlarımı okşamadığı o acı yıllarda bir tek rüzgar okşamıştı saçlarımı. Ve şimdi de rüzgar yüzüme öyle sert çarpıyordu ki hatırlamaktan korktuğum ne varsa bir bir vuruyordu yüzüme.
Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı dizlerimin etrafına sarıp çenemi dizlerime yasladım. Diğer kadını bulmuştum ve dün gece kendimi kaybetmiştim. Bir iddia üzerine kendime verdiğim her sözü hiç acımadan çiğnemiştim. Bunda kanımda dolaşan aşırı derecede şarabın etkisi de olmalıydı.
Çünkü dün gece hiç içmediğim kadar içmiş, hiç ağlamadığım kadar ağlamış ve hiç gülmediğim kadar gülmüştüm. Ve dün gece onu yeniden ve yeniden sevmiştim. Bir insanı tekrar tekrar sevmenin mümkün olduğu onunla öğrenmiştim.
❛
Odanın kapısını açıp içeri girdiğimde Deniz hemen arkamdaydı, Suat'ı gözetlemek için yediğimiz yemekten dönüyorduk. Ortaklarıyla bir yemek yemişti ve ardından da odasına çıkmıştı. Bu, buradaki son gecemizdi ancak hala diğer kadını bulamamıştık. Ve şimdi, elimde bir hiçle kaybettiğim iddianın cezasını çekmeye gidiyordum.
Kartı komodinin üzerine bıraktım ve omzumun üzerinden Deniz'e baktım, kapıyı kapatırken gözleri üzerimdeydi. Beni bu kıyafetlerle gördüğü ilk andan itibaren yaptığı gibi yine beni inceliyordu. Evet, bilerek kırmızı rengi seçmiştim.
Eteği çekiştirerek düzelttim ve kazağımın belini düzelttim. Gözlerimi Deniz'den çektiğim anda odanın ortasındaki masada duran iki şişe şarabı ve iki kadehi gördüm. Deniz hemen arkama geçti ve kollarımı tuttu "hiç bitmediğimiz zamanda" dedi kısık, sır gibi bir sese "çiçeğim benimle şarap içerdi."
Her zaman sözlerimi tutardım ve şimdi de tutacaktım. Başımı usulca salladım ve başımı çevirip ona baktım "nasıl olacak?" kaşlarını çattı "yani hangi zamandaki biz gibi davranmalıyız?" İlişkimizin çok farklı evreleri olmuştu ve şimdi ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum.
Her şeyi boş ver ve yapış dudaklarına, bunu istediğini biliyorum.
"Güzel bir zaman dilimindeki biz gibi" dirseklerimdeki elleri bileklerime indi "belki Maderia'daki biz?" dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı salladım. Tuhaftı, bir daha asla bir olamayacağımı bilerek, imkansız hale gelmişken böyle davranacak olmak, çok tuhaftı. Yine de ondan uzaklaştım ve masaya ilerledim, ben sandalyeye yerleştiğimde Deniz hala yerinde durmaya devam ediyordu. Eğer bir şey yapacaksak tam yapmalıydık ve ben bir adım atmadığım sürece onun bir şey yapmayacağına emindim.
Şarap şişesini elime alıp kapağını açarken gözlerimi ona çevirdim ve tüm kötü anıları yok ederek ona baktım. "Gelmiyor musun?" gözleri gözlerime dokundu, şarap şişesini kavrayan parmaklarıma kaydı ve başını salladı. Karşıma yerleşti ve şişeyi elimden alıp şarabı kadehlere doldurdu. Kadehlerden birisini benim önüme diğerini kendi önüne yerleştirdiğinde "telefonunu alabilir miyim?" diye sordum. Kaşlarını çattı ama yine de sorgulamadan, telefonunu cebinden çıkartıp uzattığım elime bıraktı. Gülümsedim ve kamerayı açtım, diğer elimi masaya uzattığımda kaşları çatık bir şekilde bir kaç saniye elime baktı. Ve sonra, dudakları hafifçe kıvrıldığı sırada elimi tuttu.
Kamera açısını ayarlayıp parlaklığı biraz kıstım ve fotoğrafı çektim. Ardından elimi elinden çekmeden kameradan çıkarak müzik uygulamasına girdim ve hafif bir müzik açtım. Telefonu geri uzattığımda elimden aldı ve masaya bıraktı. Elinin içindeki elimin terlemeye başladığını hissediyordum, Deniz şaraptan bir yudum aldı ve gözlerini bana dikti ben ise gözlerimi asla ondan çekmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
General FictionBir rüzgar esti, bir kırlangıç uçmak için yuvasından atladı. Ağaçlardaki tüm yaprak soldu, döküldü ve ağaçlar yeniden çiçek açtı. Ve ben onu gördüm. O gülüşü. Başına geçirdiği kapişonu yüzünden yüzünün tamamı gözükmüyordu ama yanında oturan arkadaşı...