Dünya Gül Bana, Mücahit Kalçık
Do Me A Favour, Arctic Monkeys𓍯
Her rüzgar esişinde daha çok kanat çırpan, daha yükseğe çıkmak için uğraşan bir kuş gibi hissediyordum kendimi. Her seferinde rüzgar daha sert esiyor, ben daha çok kanat çırpıyordum. Gökyüzüne ulaşmam gerekiyordu. Gökyüzüne ulaştığımda ise kanatlarım kopuyordu.
Eşyalarımı toplayarak yerimden kalktığımda Emir de yerinden kalkıp geçmem için bana yer verdi. Sınıfı terk ederken adımlarım olması gerekenden daha hızlıydı. En son bu kadar hızlı yürüdüğümde ona ulaşmıştım.
Sanki düşüncelerimi böyle savurabilecekmişim gibi başımı iki yana salladığım sırada Emir bana yetişmişti. "Sen çita mısın, ne bu hız?" dediğinde bakışlarım karşımdaydı. Onunla birlikte merdivenleri inerken merdivenin ucunda bana arkası dönük olan Deniz'i gördüm.
"Sevgilisini bekliyor olmalı."
"Demek Cemre ile tanıştınız, kıskanmış gibisin."
"Boş yapma."
O gülümsediğinde bir an bende boş bulunarak gülümsedim ve tam o an Deniz bize doğru dönmüştüm. Tek kaşı bizi görür görmez havalandığında gözlerimi ona çevirdim ve yüzümdeki gülümsemeyi sildim.
"Görüşürüz, Emir."
Yanlarından geçip giderken Deniz beni durduracak gibi oldu ama Emir'in önüne geçerek onu engellediğini fark ettim. Emir'in benim tarafımda olduğunu hissetmek içimi rahatlattı. Kaşlarımı çatarak ne tarafı diye düşündüm kendi kendime. Taraf olunacak bir durum yok ki, biz arkadaş bile değildik Deniz ile. Biz sadece birbirini tanıyan iki yabancıdan ibarettik.
𓍯
Boşları elimdeki tepsiye yerleştirip tepsiyi sol elimle tutarken sağ elimle de masayı temizledim ve bezi tepsinin içine atıp tezgahın arkasına ilerledim. Latif amca yeni gelen siparişleri hazırlarken gözleri bana dokundu ve gülümsedi. Ona küçük bir tebessümle karşılık verip arka taraftaki mutfağa ilerledim ve kahve kutularını çöpe atıp bezi yıkadıktan sonra içeri döndüm.
"Güzel kızım, bir yemek arası ver sen" Latif amca elindeki tepsi ile tezgahtan uzaklaşacağı sırada ona yetişip elindeki tepsiyi aldım. "Daha acıkmadım Latif dede, sonra yerim" dedim ve siparişlerini vermek için 22 numaralı masaya ilerledim. Masaya yaklaştığımda masada oturanların Deniz ve Emir olduğunu görmek kaşlarımı çatmama neden oldu. Masanın önüne geldiğimde ikisi de konuştukları konuya ara verip gözlerini bana çevirdi ve ikisinin de şok içinde kalan suratlarına bakarken kahvelerini ve tatlılarını önüne bıraktım.
"Dedemin yanında mı çalışıyorsun?"
"Öyle gözüküyor" diye mırıldandım ve tepsiyi karnıma bastırdım "başka bir isteğiniz?" dediğimde Deniz gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu ama ağzını açıp tek kelime etmemişti. "Teşekkürler, Lavi" Emir'e tebessüm edip arkamı döndüğümde gözlerimin kararması ile adımlarım kesildi. Gözlerimi kapatıp nefesimi düzenledim ve gözlerimi tekrar açtığımda Deniz karşımdaydı.
"Gözlerini her açışında önce beni gördüğünün farkında mısın?"
"Önemsemiyorum."
"Benden kaçıyorsun?"
"Kardeşinin önünde bana bu kadar yaklaşman hoş değil."
Kaşlarını çatıp ne demek istediğimi anlamaya çalıştı, anladığında ise dişlerini sıktı. Başımı eğip yumruk olan ellerine baktım ve gözlerimi kaldırarak gözlerine baktım. "Benim işimin başına dönmem gerekiyor" yanından geçip gideceğim sırada kolumu yakalayarak gözlerini gözlerime dikti. "Sırf bana daha yakın olmak için bu işe girdiğini biliyorum" omzumun üzerinden Emir'e baktım ve o da ona baktığımı fark ederek gözlerini telefonundan ayırıp bana göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
Fiction généraleBir rüzgar esti, bir kırlangıç uçmak için yuvasından atladı. Ağaçlardaki tüm yaprak soldu, döküldü ve ağaçlar yeniden çiçek açtı. Ve ben onu gördüm. O gülüşü. Başına geçirdiği kapişonu yüzünden yüzünün tamamı gözükmüyordu ama yanında oturan arkadaşı...