Richard'ı sonunda ağına düşürmüştü. Bunun için o kadar çabalamıştı ki, zaferin tadını dilinin üstünde hissedebiliyordu. Turnuva bitene kadar yerinde oturmak onun için çok zor olmuştu, yine de bunu güçlükle başardı. Gece Getiren ile konuşmak, ona olanları anlatmak için can atıyordu ama bu riski alamayacaktı. Gün Sarayı'na dönmesine az kalmıştı, beklemeliydi.
Turnuva bittiğinde Perses gülümseyerek halka el sallıyordu. Richard kutlama yemeği esnasında ortalıkta yoktu. Rhya Perses'in yanına oturmuştu, diğer tarafında oturan Anna yemek boyu Perses'in kulağına onu ne kadar özlediğini, Gün Sarayı'na gitmek için yanıp tutuştuğunu, James'in kaybına çok üzüldüğünü, onunla geçirdiği zamanları yad ettiğini anlatıp durmuştu. Rhya Anna ile tanıştırıldığında kızın dudak büzdüğünü görmüştü.
Anna şimdi keyifle çorbasını içerken bir anda nefesi kesilmişti. Hızla ayağa fırlarken yüzü kıpkırmızı olmuştu. Elini boğazına koyup nefes almaya çalışırken askerler hızla kızın yanına gitti. Kızın zehirlenmiş olabileceğinden şüphelendiler, Rhya kızın hızla yere düşmesini sağladı, elbisesi sandalyesine takıldığı için eteği yırtıldı ve yarı çıplak halde yerde uzandı. Nihayet nefesleri düzeldiğinde utançtan kızarmıştı. Bir adam pelerinini kızın omzuna örttü ama Anna koşarak ortamı terk etti. Herkes ona ne olduğunu merak ediyordu, kimisi içeceklerini içmeyi bırakmıştı. Rhya keyifle içkisini yudumladı.
İnsanlar Perses'in şerefine kadehler kaldırıyordu. Turnuva galibi seçildiği için, kıyafetine görkemli bir geyik arması takılmıştı. Rhya bunun Richard'ın arması olduğunu öğrenmişti, turnuvayı düzenleyen o olduğu için onun armasını taşıması gelenekti. Rhya yemek bitince etrafta Eldwyn'i aramaya koyuldu ama adamı bir türlü göremedi. Perses'i ona bırakacaktı ama Eldwyn ortalıkta yoktu. Onu bulduğumda mahvedeceğim, diye düşündü Rhya. Bir köşede bir şeyler içiyor olmalı. Ahmak. Ortalıktan kaybolmak için hiç iyi bir zaman değildi.
Rhya yanına iki bıçak almıştı, ikisi de bacağına sarılıydı. Güç Taşı ve Tetikleyici de korsesinin içinde duruyordu. Üstüne siyah bir pelerin geçirdikten sonra Richard'ın tarif ettiği yere doğru yürümeye başladı. Bahsettiği han duvarları çatlak, önünde bir at arabası duran garip bir yerdi. Hanın arkası ormana açılıyordu. Rhya hanın arkasında Richard'ı göremedi.
Yavaşça ormana ilerlemeye başlarken her adımını dikkatle atıyordu ama Rhya içinde büyüyen sıkıntıyı göz ardı edemiyordu. Perses'i öylece insanlarla otururken bırakmıştı, Eldwyn ortalıkta yoktu ve hiç bilmediği bir ormanda yürüyordu. Kendine güçlü olmasını söyledi. O bir tanrıçaydı. Dünya üzerinde ondan daha güçlü bir canlı yoktu. Richard sadece bir insandı. Ondan kurtulduktan sonra gerisi çok kolay olacaktı.
Richard'ı gördü. Üstünde kahverengi bir pelerin ile öylece duruyordu. Rhya pelerininin başlığını indirdi ve adamla karşı karşıya geldi. Richard o anda gözüne farklı göründü. Yüzü soluk beyaz değildi, yanakları içe çökük değildi, kambur değildi. Rhya onun ilk kez genç göründüğünü düşündü. Perses ile aynı yaşlarda olmalıydı. Bedeni ile alakalı şimdiye kadar gördüğü her şeyin yalan olduğunu anlamak, Richard'ın onu bu konuda kandırmış olması onu sinirlendirmişti. Asla zayıf bir adam olmamıştı, tek amacı Rhya'ya öyle olduğunu düşündürmekti.
"Demek gerçekten geldin." Richard kafasını yana eğdi. "O asker çocuğu önemsediğin için geldin. Peki nerede o?" Rhya şaşkınlıkla adama baktı ama adam keyifle güldü. "Sen beni gerçekten aptal sanmışsın." Rhya hızla adama atıldı ama bir adım kala durdu. "Ona zarar verirsen seni parçalara ayırırım, inan bana bunu yaparım." Richard geri çekildiğinde gülüşü solmamıştı. "Buraya konuşmaya geldik, hayatım. Beni öldüremezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞ TANRIÇASI • Rhya I
FantasyWattpadFantasyTr'nin Mitoloji ve Efsaneler Diyarı adlı okuma listesinde. Ölümlü bir prensesin ve evrenin kurucusu Tanrı Helianos'un lanetlenen aşkı sonucu dünyaya bir bebek geldi: Rhya. Annesi Rhya'yı bir tanrıça olarak dirilmesi için kurban etti. Ö...