15

1.5K 157 44
                                    

Rhya hızla arkasına döndü ama kimse yoktu. Belinde bir el hissettiğinden emindi ama arkasında bir şey yoktu, yorgunluktan hayal görmüş olabileceğini düşündü. Tekrar uyumayı denedi ama gözünü her kapattığında, Atlas'ın soğuk elini yanağında ve boynunda hissediyordu. Atlas ile olan bağı, Opal İzi'nden çok daha kuvvetli ve farklıydı, Rhya bunu içten içe biliyordu. İz olmadan önce de aralarında ilginç bir bağ vardı. Rhya elini boynundaki Opal İzi'ne değdirdi, sanki tenine işlenmiş iki nokta büyümüş gibiydi. Rhya elinin altındaki İz'in adeta yandığını hissetti, elini hızla geri çekti. Ayağa kalktı ama nereye gideceğini bilmiyordu, tek bildiği artık bu odada dönüp durmaktan sıkıldığıydı. Odada ne kadar kalırsa, düşünceleri ile ne kadar baş başa kalırsa o kadar delirmeye yaklaşıyordu. Gece Getiren ile eğitiminin başlamasına daha saatler vardı. Bu yüzden hızla üzerine gri, kadife bir pelerin geçirdi ve saçlarını pelerinin başlığı ile gizledi. Pelerinin önünü hızla ilikledi. Burada daha fazla tıkılıp kalamazdı.

Kapıyı açıp kendini karanlık koridora atmadan önce, kapıda bulunan iki askeri haklaması gerekti. Adamların hızla zihinlerine girdi ve onlara, sabaha kadar bahçede turlamalarını emretti. Adamlar kör adımlarla bahçeye yol alırken Rhya karanlığa karıştı. Koridor çok hafif bir aydınlatmayla aydınlanıyordu ama yine de karanlık sayılırdı. Rhya karanlıktan ilerlemeye gayret etti ama nereye gittiğini bile bilmiyordu. Koridorlarda nöbet tutan askerler dışında kimse yoktu, herkes yataklarında ya da Rhya'nın davet edilmediği aptal bir partide olmalıydı. Neyi veya kimi bulacağını bilmeden ilerlemeye devam etti. Karanlıkta ilerlerken koridorun sonunda, bahçeye veya taht odasına mı gideceğini karar vermesi gereken yerde koridor iki yana ilerliyordu ama iki yanda da askerler vardı ve Rhya onları atlatıp atlatamayacağından emin değildi. Belki de bu kötü bir fikirdi. Geri dönmeye niyetlendiğinde, Atlas'ın kendisine ne söylediğini hatırladı. "O sarayda bir esirsin." Perses gerçekten Rhya'yı bir esir olarak görüyorsa, onun kapısına daha çok asker koymalıydı. Rhya onunla konuşarak Juegon'da neler olduğunu detaylı öğrenebilir, Perses'in başlaması yakın olan savaşla ilgili sırlarını ve planlarını keşfedebilirdi. Ayakları onu, Perses'in odasına yöneltti ama Rhya odanın yerini bilmiyordu.

Bir kral muhtemelen sarayın en gösterişli, en büyük ve en korunan odasında kalıyor olmalıydı. Rhya'nın yolu bir asker tarafından kesildiğinde, Rhya nefesini tuttu. Çok ani olduğu için bir anlığına savunmasız kalmıştı. "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu asker, neredeyse iki metre boyunda bir kas yığınıydı, üstünde son derece ağır ve kaliteli işlendiği belli bir zırh vardı. Rhya adamın zihnine uzandı, adam büyüden çok uzak bir insandı. Rhya onun kan akışını neredeyse duyabiliyordu. "Majestelerinin leydilerinden misiniz?" diye sordu adam, Rhya daha onun zihnine erişememişken. Rhya donakaldığını hissetti. Majestelerinin leydisi. Majestelerinin fahişesi. Tırnaklarını avuç içlerine batırdı. "Evet, majesteleri beni görmek istedi." Asker Rhya'yı açık arttırmada satılmak için beklenen bir köleymiş gibi hissetti, Rhya onun kafasını koparmamak için nefesini tuttu. Sakin ol, dikkat çekme. Asker geçmesi için kenara çekildi ama Rhya'nın önünden yürümeye başladı. Rhya onun zihnine zorlanmadan girdi.

Neden aptal bir bakire gibi pelerin giymiş ki? Kralın kadın zevki gerçekten tuhaf. Rhya adamın kendisini çıplak olarak hayal ettiğini anlayınca sırıttı, adam onun önünde yürümeye devam ederken sessizce Perses'in odasına vardılar. Oda devasa iki kapıyla giriş yapılabilen büyük bir yerdi ve önünde dört asker nöbet tutuyordu. Rhya kendisine eşlik eden askere şehvetle gülümsedi. "Umarım başka zamanlar da bana eşlik edersiniz." Asker kaba bir kahkaha atarken Rhya onun zihnine uzandı ve adama yapay bir acı algısı verdi. Adam aslında öyle bir şey olmamasına rağmen bacağında bir ağrı hissetmeye başladı, Rhya sahte bir şekilde ona yardım etmek ister gibi davranırken asker inledi, başka bir asker adamın koluna girdi ve onu uzaklaştırmaya başladı. Kalan askerler Rhya'yı süzdüler. "Sen kimsin?" dedi kızıl saçlı olan. "Majestelerine..." Rhya bir an kendini kim olarak tanıtacağını düşündü. Gerçek adını söyleyemezdi ama artık Vesta kabuğuna saklanmak da istemiyordu. "En sevdiği kölesinin geldiğini söyleyin." Askerler birbirlerine baksalar da kapıyı çaldılar ve Perses'e, en sevdiği kölesinin geldiğini söylediler. Perses anlamamış olacak ki kapıya gelip kafasını uzattı, Rhya'yı görünce şaşırdı. Yine de kapıyı açtı ve girmesine izin verdi.

SAVAŞ TANRIÇASI • Rhya IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin