46

944 111 171
                                    

Rhya.
Versal

Brandon kapıyı tıklatıp Gece Getiren ve Eldwyn'in saraya döndüklerini haber verdiğinde Rhya yatağında uzanmış tavana bakıyordu. Uzun parmaklarını karnının üstünde birleştirmişti, saçları yastığın üzerine dökülüyordu. Annesi onu öldürmeden önce böyle uzanmasını istemişti. Ama Rhya düşündükçe, hikayesinde boşluk olduğunu anlıyordu. Uzandığını hatırlıyordu, annesine gül topladığını hatırlıyordu, annesinin kolyesini boynunda hissetmişti ve sonra, bıçak gelmişti. Ama annesi ile hiç konuşmuşlar mıydı? Annesi ondan özür dilemiş miydi, af için yalvarmış mıydı? Sebeplerini açıklamış mıydı? Bunları hatırlamıyordu. Annesinin ağladığını görmüştü ama kalan kısımlar boştu. Era annesi ile ilgili daha çok şey hatırlamak isterdi.

Ayağa kalkmak istemiyordu çünkü sırtındaki ağrılar ani bir hareketle katlanarak artmaya başlamışlardı. Atlas ile arasındaki şey karmakarışıktı. İkisi de birbirine çok garip bir çekim hissediyordu ve tensel bir çekimden fazlasıydı bu. Atlas ona dokunduğunda Rhya nefessiz kalıyordu. Rhya Atlas'a dokunduğunda adamın gözlerinin rengi daha açık bir hale geliyordu. O yanındayken Rhya'nın güçleri çok güçlü bir hale geliyordu. Atlas ona dokunduğunda içindeki ateşin her yeri kavurmasını istiyordu. Bunlar çok garip hislerdi, Atlas ona her seferinde bir sanat eseriymiş gibi bakıyordu.

Beni düşündüğünü hissedebiliyorum, bilgin yoksa diye söylüyorum.

Rhya gülümsedi.

Sarayında bütün gün benim seni düşünmemi falan mı bekliyorsun?

Rhya onun da güldüğünü duyabildi. Garipti, ama Atlas'ın gülüşünü duymak ağrısının etkisini azaltıyordu.

Yapacak tonla işim varken bileğimdeki izin canımı yakması hiç etik değil.

Akşam Perses ile yemek yemesi gerekiyordu, bazı soylular da gelecekti. Bu yüzden bacaklarını yataktan uzattı ve kendini kalkmaya söyledi. Gece Getiren'in içmesini söylediği panzehir ona iyi gelmişti.

Üzgünüm, müstakbel kocamla yiyeceğim yemeği düşünsem daha iyi olacak.

Atlas hiçbir şey demeyince Rhya buna biraz bozuldu ama evlenen Atlas olsaydı, onunla muhtemelen hiç konuşmazdı. Bir nedeni yoktu, mantıklı bir açıklaması yoktu. Atlas ile bir ilişkisi yoktu, birbirlerine bağlı oldukları İz vardı, ama sadece bu kadardı. Yine de söz konusu o olunca Rhya çok garip hissediyordu. Bu evlilik işleri bittiğinde, ona gidecekti. İçinden sanki olması gereken buymuş gibi hissediyordu. Lassiel'de sanki sorularının cevaplarını bulacak gibi, oraya gitmek için yaratılmış gibi, ömrü boyunca bu ana hazırlanmış gibi. Atlas'ın yanına gittiğinde her şeyin daha iyi olacağına dair garip bir his vardı içinde ve ne yaparsa yapsın bu his geçmiyordu.

Yeşil bir elbise giydi, güzel bir kolye taktı ve saçlarını ördü. Aynadaki yansıma kendisine ait değildi ama güzeldi. Rhya dirildiğinde bedeni incecikti, tek bir kıvrım bile yoktu. Beli inceydi, göğüs ve kalçaları küçüktü. Gece Getiren ona kimse gerçek kimliğini anlamasın diye kıvrımlar vermiş, göğüslerini büyütmüş, saçlarını parlatmıştı. Aynadaki kadın güzeldi, farklıydı ve güçlüydü.

Gözlerini kapat.

Onun sesi zihninde yankılanırken bir an korktu, ama sonra itaat etti ve gözlerini kapattı. Açtığında kendini Atlas'ın odasında buldu. Gerçekti. Zihinleri ve bedenleri Opal İzi ile birbirlerine bağlıydı, bu yüzden Rhya kendini onun sarayında buldu. Onun odasında. Odasında, yine kalçasını çalışma masasına yaslamıştı. Ama bu sefer üstünde siyah bir gömlek ve siyah pantolon vardı, daha resmiydi. Birbirlerinden birkaç adım uzaktalardı.

SAVAŞ TANRIÇASI • Rhya IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin