12

1.5K 192 82
                                    

"Sonunda geldin." dedi Atlas, bıkkın bir sesle. "Beklemekten ağaç olmak üzereydim." Rhya onu görmenin verdiği etkiyle korktu, bu da gücünü tetikledi. Alev ona sormadan geldi ve avuçlarından çıkmaya çalıştı ama Rhya elini yumruk yaptı, Atlas'ı yakmayacaktı. En azından cevaplar alana kadar. "Gece Getiren'den bir iki numara öğrenmişsin." dedi, Rhya'nın ellerine bakarak. Rhya ona susmasını söylemeliydi, kapıdaki askerler onları duyabilirdi. "Korkma." diye yanıtladı Atlas. "Kapıdaki aptalların zihninde geziniyorum ve bu anıları siliyorum." 

Rhya onu duymazdan geldi. Göğsüne bir sızı yerleşmişti. "Burada ne işin var? Odama nasıl girdin?" Atlas sırıttı, Rhya onun ne kadar kusursuz göründüğünü fark edince yutkundu. Atlas'ın insanlık dışı bir görünümü vardı. Teni Rhya'nınki kadar beyazdı, gözleri ve saçları da teninin tam tersi koyu siyahtı. Atlas'ın üstünde siyah bir pantolon ve siyah, rahat bir kazak vardı. Hiç Versal erkeklerinin giydiği şeylere benzemiyordu kıyafetleri. Siyah dalgalı saçları yataktan yeni kalkmış gibi dağınıktı.

"Bana seslendin." dedi Atlas. Rhya ona seslenebilmişti, başarmıştı. "Sesini duydum ama cevap verirsem, korkacağını düşündüm. En son zihnine girdiğimde her an ölecekmiş gibi görünüyordun." Rhya olduğu yere mıhlanmıştı. Atlas o cevap vermeyince eliyle Rhya'nın saçlarını gösterdi. "Beyaz halini tercih ederim." Rhya saçlarına baktı, Gece Getiren'in yaptığı büyü bozulmuştu, saçları tekrar beyazdı. "Benimle konuşmak istedin. Seni dinliyorum." Rhya direkt konuya girdi. "James'i neden öldürdün? Senin yaptığını biliyorum."

Atlas kollarını bağlayarak ona baktı. "O aptal insan senin kim olduğunu anlamak üzereydi. Helianos'un Kızının, efsane ve mitlerdeki kadının sarayda olduğunu bilseler sana ne yaparlar sanıyorsun? Tanrılara inanan insanlar olduğu kadar onlara inanmayanlar da var. Daha da kötüsü, o tanrılardan nefret eden, başlarına gelen yangın, kuraklık ve fakirliği onlardan bilenler var. Gücünün bir parçası için bile seni kazıkta yakarlar."

Gece Getiren de böyle söylemişti. Birçok büyücünün onun gücüne sahip olabilmek için onu öldürebileceğini söylemişti. Rhya, gücünü ondan almak isteyecek bir grup büyücü tarafından diri diri yakıldığını düşündü, içindeki alev bu fikre dayanamadı ve Rhya'nın avuçlarından çıktı. Atlas kafasını yana eğdi, korkmuyordu. "O halde beni kurtardın." Atlas cevap vermedi, cevabı ikisi de biliyordu. "Ama neden? Bana bir borcun yok." Atlas duruşunu değiştirdi ve Rhya'nın yanına gelip tam karşısında durdu. "Yardımına ihtiyacım var, ama bu haldeyken değil. Güçlerini kontrol etmeyi öğrenmeden olmaz." dedi Atlas, neredeyse fısıldayarak. Rhya içinden gelen bir dürtüye engel olamadı ve ona uzandı. Ona dokunmak, onu hissetmek için. Bu onun için bir ihtiyaçtı. Ama eli boşluğa düştü. Atlas hala onu izliyordu.

Bu gerçek değildi. Bir illüzyondu.

"Şu an Lassiel'e gelemem." dedi Atlas. Ses onun sesiydi. Karşısındaki yüz onundu. Ama gerçek değildi. "Bir daha oraya gelirsem bu savaş başlatır. Ama gördüğün benim yüzüm. Duyduğun benim sesim." Atlas elini kaldırdı ve Rhya'nın yanağına koydu. Rhya onun elinin çok soğuk olduğunu fark etti. "Hissettiğin benim tenim." Onu hissedebiliyordu. Atlas'ın tenini, soğukluğunu, kokusunu alıyordu. Çok gerçekçiydi. Rhya geri çekildiğinde, yanağında onun elinin eksikliğini hissetti ama bu fikri hızla kafasından attı, Atlas rahatlıkla onun zihnine girebilirdi.

"Nasıl bir yardıma ihtiyacın var?" Atlas'ın siyah gözleri bir anlığına griye döndü, sonra hemen siyaha dönüştü ama Rhya görmüştü. Bir göz kırpması kadar kısa bir sürede olmuştu. "Benimle Lassiel'e gelmen gerek. Sana ancak orada söyleyebilirim. Çünkü bunu Perses'e veya başka birine söylemeni göze alamam." Rhya duyduklarına şaşırmadı. Atlas ona güvenmiyordu, elbette güvenmiyordu. Birbirleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorlardı. "Hayır, bu güven ile alakalı değil." dedi Atlas. Rhya onun zihnindeki varlığını hissetmemişti bile. "Bir daha zihnime girme, sakın."

SAVAŞ TANRIÇASI • Rhya IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin