Chapter 8 --> Depresyon mu? Evet, benim.

3.3K 122 1
                                    

Tam anlamıyla ölmek üzereyim arkadaşlar. Çok uzun zaman oldu. Şimdi diyorsunuz uzatma da bölüme gel. Hemen geliyorum. Sadece bu kadar gecikmemin nedenini bilin istedim. Sınır dolmadı ama en azından son bölüme gelen birkaç yorum beni çok mutlu etti.

Cevap veremedim ama sizlere minnettarım. Eğer şu an bu yazılanları okuyorsanız, bilin ki sizin sayenizde.

Neyse daha fazla uzatmıyorum ve iyi okumalar diyorumm.

--

"Ben Toprak Çağan. Rezillikler kraliçesi. Ezikler başkanı. Dünyayı mor gözlüklerle gören depresyon elçisi. "

Hangi nedenle olursa olsun bir günlük tutmaya çalışmak kesinlikle en müthiş fikrim sayılmazdı. Hem de Eymen tarafından otel odasına kilitlenmişken.

Doğru duydunuz.

Eymen beni bu lanet olası otel odasına bir güzel kilitledi ve giderken de aklımın başıma geri gelmesiyle alakalı pek çok şey söyledi.

Kullandığı cümleleri aynı şekliyle söylemem gerekirse;

"Aklın o daracık kafana geri dönünceye kadar buradasın. " Ah, bir de şey var. "Atlas'ta kalan küçücük beynin... " Gerisini sansürlesem daha iyi olabilir sanırım. Neyse.

Gerizekalı. Beni burada tutabileceğini sanıyordu. Ama bilmiyordu ki bu odanın bir diğer anahtarını Atlas almıştı, ki bunu nasıl yaptı bilmiyorum.

Bir neyse daha.

Dün gece Eymen geldikten sonra olanlar gözümün önüne tekrar yansırken gülmeden edemedim. Atlas ve Eymen öyle farklı kutuplardı ki, dün yaptıklarımdan sonra Eymen sinirden köpürmüş, Atlas ise gülmekten yarılmıştı.

E tabi ben zaten sarhoştum ve ota boka gülüyordum.

Gel gelelim Eymen, Toprak diye kükreyerek içeri dalmıştı ve beni askılı badimle gördüğü an kendi kazağını zorla üstüme giydirmişti. Bu olay birinci olmasına karşın, benim üstün bir başarıyla gözünü morartmam da olayın tuzu biberi gibiydi.

Ben gülmeye devam etsem de soluğu soğuk duşta alıncaya kadar her şey mükemmeldi. Beni, Atlas'ın tüm çabalarına rağmen ayıltmıştı. Ayıldıktan sonra her şey daha da karıştı.

Eymen sürekli Atlas'a ve bana bağırdı, hatta ne kadar sorumsuz olduğumuzla ilgili zırvaladı. Biz ikimizse o mor gözüyle konuşmaya çalışan ama tüm karizması yerle bir olan adamı dinledik.

Atlas zeki biriydi kesinlikle. O konuşurken sesini çıkarmadı ama bir yandan da bana bakmayı ihmal etmedi. Burnuma buram buram Eymen'in kokusu dağılsa da ben o an sadece onu arzuluyordum.

Biliyorum, bu kimine göre kaltaklık. Kimine göre orospuluk. Ama ben ne kaltağım ne de orospuyum. Ben sadece erkekler gibi yaşıyorum.

Tek eşli olmanın benim için imkansız olduğunu da ta en başından biliyordum ya zaten.

Şimdi oturmuş kendi kendime televizyondaki diziye söylenirken, aynı zamanda başımın ağrısını hafifletmeye çalışıyordum.

Ellerim şakaklarımı ovuşturmaya devam ederken kapının tıkırtısını duymuştum işte. Tabi gelenin Eymen olmadığından da adım gibi emindim, çünkü cezamın daha ne kadar süreceğiyle ilgili olan anlamsız inadına karşın oldukça kontrollüydü.

"Minik, nerdesin? " Duyduğum sesin sahibi kesinlikle Atlas' tı işte. Dediğim gibi anahtarı hala nasıl buldu bilmiyordum.

Pekala. Daha fazla iç sesime kulak asmayı keserek cevap verebilmiştim.

LAVEYRA #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin