Final bölümü değildir.
-------
"Hadi bakalım, sırayla!" diye seslenerek etrafımda koşuşturan çocukları cesaretlendirme girişimlerime devam ettim. İşe geri dönmüş olmak benim için iyiydi. Tüm olanların ardından normal bir şeylerle uğraşmak.
Kaybettiklerimi düşünmemek için. Yas tutuyordum sanırım. Kendi hastalıklı şeklimde Koral için yas tutuyordum. Depodan ve Devlin'in dayısından uzaklaştığımız günün üzerinden bir hafta geçmişti fakat ilk günler ne kadar rahatlamış gibi hissediyor olsam da şu an tam tersiydi. Üzgündüm.
Çaktırmamaya çalışıyordum. Kate sadece anlattığım kadarını biliyordu, ölümlerden bihaberdi. Anlatamadığım için suçlu hissediyordum kendimi fakat çok fazla sırrım vardı. Bir insanın sahip olabileceğinden çok daha fazla.
Devlin'se benim içsel savaşımın farkında olduğu halde elinden bir şey gelmeyen kişiydi. Kendisi de iyi günler geçirmiyordu çünkü. Babasının, uzun zamandır peşinde olduğu adamın çoktan öldüğü gerçeğini sindiremiyordu.
Kısacası ikimiz de kendi sorunlarımıza öyle gömülmüştük ki görüşebildiğimiz kısa zamanlarda sinir bozucu bir sessizlik oluşuyordu aramızda. Ne diyeceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum.
Spor salonunda işim bittikten sonra bara uğramayı huy edinmiştim sadece. Devlin'le konuşabildiğimiz daha doğrusu konuşamadığımız kimsenin gözüne çarpmıyordu bara geldiğim zaman, en azından müzik ele vermiyordu. Onlar için bara gelip Devlin'in tarafına oturmam yeterliydi. Fakat Kate bunun farkındaydı ve evden ayrılışımızla alakalı bir şey olduğunu anlayarak birden fazla kez sorguya çekmişti beni.
"Aferin, Jenny." Kusursuz bir sıçramayla yere inen küçük kıza gülümsedim. Sarı saçları ve masmavi gözleriyle masumiyetin simgesiydi sanki. Çocuklara daha fazla bağlandığımdan söz etmeme gerek yok sanırım. Koral'in yasını tutmadığım tek yer burası bile olabilirdi. Unutuyordum her şeyi; eğer burada, çocuklarlaysam. Ve mümkün olduğunca geç çıkmayı da alışkanlık haline getirmiştim. Jamie'yle babasını beklerken ettiğimiz sohbetleri seviyordum. Her şeyden, her türlü kötülükten habersiz olmalarını seviyordum belki de. Ama onların yanında rol yapmıyordum.
Yalan söylememe gerek kalmayan tek yer burasıydı. Ruhumun nefes aldığını hissettiğim tek yer. "Pekala, çocuklar, bugünlük bu kadar." En sonunda koçun sesi salonda yankılanarak dikkatimi yere inen Linda'dan koparıp aldı.
Etrafta bazısı gülen, bazısı gitmemek için mızıldayan çocuklar sırayla salondan ayrılırken yüzümde sakin bir ifade vardı. "Alex?" Kaşlarımı kaldırarak Leo'nun yanındaki yerimi aldım.
"Evet?"
"Bugün erken çık, Jamie'yle ben beklerim." Şaşırarak güldüm. Leo ve geç çıkmak. Leo, buradaki en genç koçlardan biriydi ve en erken çıkan genelde o olurdu. O yüzden tekrar sorarcasına baktım gözlerine.
"Ne? Bir kere olsun iyilik yapamaz mıyım?" diyerek ellerini kaldırınca küçük bir kahkaha savurmuştum. Tamam, Leo her zaman en kibar olandı fakat kesinlikle en düşünceli olan değil.
"Hadi, çıkar ağzındaki baklayı?"
Oflayarak arkasına baktı ve tek kaşını kaldırarak kahverengi gözlerini elalarıma dikti. Ah, tahmin etmeliydim. Yanaklarımın kızarmaya başladığının bilincinde olarak keşke daha düzgün bir şeyler giyseydim diye düşünüyordum.
"Dışarıda mı?"
"Bekleme odasında ama söylediğimi çaktırma, beni tek eliyle bayıltabilir." Başımı iki yana sallayarak önü sırılsıklam olan tişörtüm ve mavi taytımla bekleme odasına yollandım. Devlin buradaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVEYRA #Wattys2017
General FictionLAVEYRA Hayatımın bir anda tepetaklak olacağını kim bilebilirdi ki? Bana bakan gözlerin bir zamanlar sevgi dolu olduğunu hatırlıyordum. Ben ağladığım zamanlar kapının önünde nöbet tuttuğunu hatırlıyordum. Ama şimdi gitmişti. O, özenle dizilmiş kirp...