Ve benim sırtımı dayayabileceğim bir duvarım yok. Gölgesinde dinlenebileceğim bir omzum da yok.
Korkuyorum,
Bana sarıl. *
---
Bazen gözlerinizi kapatır, kendinizi rüzgarın gücüne bırakırsınız.
Bilirsiniz ki kısa süreli de olsa hissedeceğiniz en ufak rahatlama sadece rüzgardan gelirse karşılıksızdır.
Uzun zaman sonra kendimi rüzgara bırakmak benim için ilk sayılırdı. Ben gözyaşlarımı kullanırdım rahatlamak için. Karşılıksızdır, sadece uygun bir yer bulmanız gerekir.
Ben rüzgara karşı ağlamazdım.
Ama şu an gözlerim ufka odaklı bir şekilde gözyaşlarımı akıtıyorum. Hıçkırıklar yok.
Atlas'ın yanımda tepkisiz biçimde beni izlediğini biliyordum. Bu güzelim sahile geldikten sonra geri çekilmişti.
Başımı gökyüzüne kaldırdım hemen arkasından. Uçan kuşlara diktim tembel gözlerimi. Sonra derin bir nefes daha aldım.
Gözyaşlarım kurumaya yüz tutsa da dudaklarımdaki tuzlu tat hala oradaydı. Denizin kokusunu ciğerlerimde depolarken tuzlu tadı yutkunarak yok ettim ve Atlas'ın yanına döndüm.
Kollarının arasına aldı vücudumu sadece. "Şimdi nasılsın? " Fısıldaması hoşuma gitti. Sıcak nefesini hissetmek güzeldi. Yaşadığını hissetmek güzeldi. Hala buradaydı. Benimleydi.
Ona her şeyi söylemem gerekiyordu. Bir katil olduğum gerçeğini bilmeyi hakediyordu. Ama bunun yerine Koral'in bana aralıksız her gece anlattığı masal döküldü dudaklarımdan.
Biliyorum, korkağın tekiyim.
"Evvel zaman içinde, küçük bir kız her şeyin yıldızlardan geldiğine inanırmış. Her gece odasının penceresine uzanır ve en parlak yıldızın tüm dileklerini gerçekleştireceğini düşünürmüş. " Sesim hala o küçük kızın umudunu taşıyordu ama o küçük kız benim içimde ölü bir şekilde yatıyordu.
"Annesinin geri dönmesini, babasının sessizliğinden vazgeçmesini fısıldarmış gökyüzüne. " Bir duraksama daha yaşadım. Boğazım düğümleniyordu.
Bu masal Koral'indi. Benim değil.
"Gel zaman, git zaman küçük kız büyümüş. Eskisi kadar pencereye uzanmaz olmuş. Annesinin neden gittiğini, babasının neden sessizleştiğini biliyormuş artık.
Ne zaman dışarıya bakacak olsa, perdenin arkasından uzanmış pencereye.
Günler hızla geçmeye devam etmiş. Küçük kız tamamen büyümüş, gökyüzüne bakmaz olmuş. Ama bilmiyormuş ki her gece dileklerini fısıldadığı yıldız, artık kızın yasını tutuyormuş. " diyerek anlatmayı bıraktım. Başım ağrımaya başlamıştı, gözlerim akmamış gözyaşların acısını çekiyordu tam da şu an.
"Sonra? " Atlas'ı masalın sonunu anlatmayı isteyecek kadar önemsememeyi diledim sadece. Acı çekmesine göz yumarak yaşayamazdım.
"Sonra kız ölmüş. " dedim yavaşça, kızgın dalgaların kıyıya vurmalarını izlemeye devam ederek.
"Neden? " Hafifçe güldüm. Keşke açıklaması olsaydı. Oysa konuşmaya devam etti. "Kız ölmedi Toprak, ölemez, sadece umudunu yitirdi. " Havadan sudan konuşuyormuş gibi yapsa da ciddi olduğunu ellerinin beni kavrayış biçiminden anlamıştım. Biraz önce sadece kollarının arasındaydım. Şimdiyse sıkıca hapsolmuştum ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVEYRA #Wattys2017
General FictionLAVEYRA Hayatımın bir anda tepetaklak olacağını kim bilebilirdi ki? Bana bakan gözlerin bir zamanlar sevgi dolu olduğunu hatırlıyordum. Ben ağladığım zamanlar kapının önünde nöbet tuttuğunu hatırlıyordum. Ama şimdi gitmişti. O, özenle dizilmiş kirp...