Chapter 29 --> Masumiyet

1.4K 87 14
                                    

Öncelikle kısa bir açıklama ile başlayacağım. Lütfen birkaç oyu fazla görmeyin güzel okurlar...

Ayrıca Toprak karakterinin bağlanma sorunları olduğunu anlatmak istiyorum. İlişkileri belki de hiç normal olmayacak. Okurken bunu da göze alın lütfen. ❤

---

Sam'in odadan çıkışı bir kere daha gözümde canlandı. Çıkmadan önceki kararmış bakışları, kasılmış çenesi ve boynunda atan damarları da.

Korkutmuştu beni, aynı zamanda da geçmişine olan ilgimi artırmıştı.

Bavulumdakileri giysi dolabına yerleştirirken yüzü tekrar gözümün önüne geldi. Kim bilir nasıl canı yanmıştı o yaralar oluşurken.

Üzerinden uzun zaman geçmiş gibiydi üstelik ama oradalardı işte. İyileşememişti.

Girişteki silahı hatırlayınca tüylerim ürperdi. Sözde Sam'den kolayca kaçacaktım. Ama silah her şeyi bozuyordu.

Eğer kaçar da yakalanırsam beni eve hapsetmeye karar verebilirdi ve Cade'in kaçmamam için her şeyi yapacak biri olduğunu da biliyordum. O yüzden tüm ipler Sam'deyken planlı olmam gerekiyordu.

Öncelikle belirli rutinlerini öğrenmeliydim. Ne zaman uyur, ne zaman evden uzaklaşır, ne kadar süre dışarıda kalır, bunları bilmeliydim.

Sonra bulduğum ilk fırsatta silahını da alarak kaçacaktım. Bir silahımın olması şarttı. Peşimde olan insan sayısı düşünülürse yakalanmak yerine kendimi öldürürdüm daha iyi.

Dolaba astığım elbiselerden sonra, komodinlere yöneldim. İç çamaşırlarımı yerleştirmeye başladım.

Aslında basit olmalıydı. Sam'in dikkatsiz, uçarı biri olması gerekiyordu. Onun yerine kendimi asker edası olan bir adamla buluvermiştim.

Sorun bendeydi kesinlikle.

Saçlarının arasında kayboluyordu çenesine kadar inen çizik. Siyah saçlarını bilerek uzatmıştı sanırım. Şakağını gizleyebildiği kadar gizlemek için.

Eğer saçlarının tokasını çözseydi yanağındaki yaraları da böylece örtebilirdi.
Omuzları hizasında, dalgalı, güzel saçları vardı bu adamın.

Kendini saklamak için uzatılmış saçlar. Kalkanmış gibi.

Kapalı kapının ardından işittiğim sesine odaklandım.
"Mutfağa bırak yeterli." Ed gelmişti kesin.

Koşturarak aşağıya indim. Merdivenlerde fazla ses çıkarmış olmalıyım ki ben mutfağa girer girmez ikisi de gözlerini üzerime dikti.

"Ed!" Saçma bir şey yaparak orta yaşlı adamın üzerine atladım.
"Bir süre buradayım." derken geri çekilmiştim. Daha doğrusu sertçe yüzüme bakan Sam'den dolayı geri çekilmiştim.

"Biliyorum, Alex. Şimdi gitmem gerek. Bay Andros'la görüşmem gerekiyor. Seni gördüğüme sevindim. Kendine dikkat et." Omzuma doğru uzattığı elini hafifçe saçıma dokundurdu ve başka bir şey dememe kalmadan Sam'e döndü.

"Yardımın için teşekkürler, Sam. Şimdi gitmeliyim. İyi geceler." Garip bir gülümseme yüzümde asılı kaldı ve Ed sessizliğimden faydalanarak hızlı adımlarla mutfaktan uzaklaştı.

Herkesin kaçar gibi gitmesi başka şeylerin olduğundan şüphelenmemi sağlamıştı sadece.

"Odana çık." Derin bir nefes aldım. Sam'le yıldızlarımız belki de hiç barışmayacaktı.

LAVEYRA #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin